Apotheon

    0
    13

    Yunan Mitolojisi’ni sevmemin, belki de sevmemizin tek nedeni God of War’dur, doğruya doğru. Öyle ki God of War bize bu zehri öyle bir verdi ki benzer başka bir senaryoya burun kıvırmak kaçınılmaz olur. Apotheon’un böyle bir iddiası yok, yanlış anlaşılmasın ama konumuz yine Yunan Mitolojisi olunca bu yakınlığın altını çizmeden geçmek ayıp olur. Evet, Apotheon ile bir kez daha Yunan Mitolojisi’ne konuk oluyor ve Olympus’un altını üstüne getiriyoruz.

    Apotheon_20150217015428

    Yunan Mitolojisi’nden hikâye çıkarmanın en kestirme yolu, insanlığa -yani Olympus’un ifadesiyle ölümlülere- sırt çeviren Zeus’u hikâyenin başına koymaktır. Apotheon da bu çizgiyi bozmuyor ve Zeus’u can düşmanımız olarak karşımıza koyuyor. Zeus’un derdi nedir, niye ölümlülere küsmüştür, Olympus’ta neden ortalık karışmıştır, bunları öğrenmek oyunu oynamaya karar verirseniz sizin payınıza düşüyor. Ben şimdi oyunun hikâyesinden sıyrılıp diğer detaylarına geçmeliyim.

    Oyunun görsel tarafı biraz tuhaf ve ilk bakışta sanki Mısır tarihine yelken açmışsınız izlenimi veriyor. Bu tarz için örnek verebileceğim başka bir oyun da yok açıkçası. Grafiğiyle övünen bir oyun da değil aslında Apotheon ama bu tarz için emek sarf edildiği çok açık. Görsel yapı tarz olarak bir hiyeroglif izlenimi verdiği için oyunun bizzat kendi de bir platform oyunu ağırlığını taşıyor. Yönlendirdiğiniz karakter ve oyundaki diğer hareketli tüm karakterler birer kukla misali görünmez iplerle kontrol ediliyormuş gibi görünüyor. Yani ne bileyim, tüm bu detaylar bir araya geldiğinde bende donuk bir ifade oluşturdu; cansız, ruhsuz, heyecansız… Oyunun kabasını anlatan ilk bölümü sıfır heyecanla oynadım mesela.

    Karakterimizin ismi Nikandros ve tahmin edersiniz ki insanoğlunun tek umudu. Bir platform oyununa göre çok fazla detaya sahip Apotheon ve bu detayların büyük bir kısmını da Nikandros’un yetenekleri oluşturuyor. En basit haliyle kılıç, mızrak, bıçak gibi kesici ve delici ne bulursanız kullanabiliyorsunuz. Diğer elinize bir kalkan alıp savunma yapabilir veya bir meşale tutup karanlıkta yönünüzü bulabilirsiniz. Silahları genel olarak “yavaş ve ağır hasar veren” veya “hızlı ve az hasar veren” olarak sınıflandırabilirim. Ok ve bıçak gibi fırlatılabilir silahlarınız var, hatta ilerleyen aşamalarda bunların kullanımını genişletip kendi tarzınızı ortaya çıkarma şansınız bile var. Diğer yandan zırhınızı da geliştirmeniz lazım tabii ki. Kısacası hikâyeniz ilerledikçe bu tarz RPG detaylarıyla platform oyunu havasından yavaş yavaş sıyrılıyor Apotheon. Oyunun basit bir “craft” sistemi de mevcut. Topladığınız malzemelerle kendi sağlık iksirlerinizi yapabiliyorsunuz mesela.

    Evet, Nikandros oldukça donanımlı ama dedim ya işte, oyunun kendi donuk. Kuklaları dövüştürmek nereye kadar keyifli olabilir ki? Silahlar değişiyor ama kuklalara aynı kuklalar işte. Düşmanım elindeki kılıcı bırakıp bana ok atmak için fellik fellik kaçmaya başlıyor, ben de onu kovalıyorum kırayım kafasını diye. Ara sıra zıplıyor sebepsiz yere ki ben de ona ayak uyduruyorum ister istemez. Zamanlamayı doğru yapıp vurmam lazım düşmanıma ama işte, fingirdeşen iki sevgili gibi birbirimizi yakalamaya çalışıyoruz sadece. Sizi bilmem ama ben buna bir yere kadar katlanabildim.

    Apotheon_20150218023840
    Apotheon_20150218023840

    Konuyu toparlamak gerekirse üzerine epey emek harcanmış olduğu belli olsa da yeterli potansiyeli yakalayamamış bir oyun olarak göründü bana Apotheon. Bu arada PS4 sahipleri için Şubat ayının beleş PS Plus oyunları arasında yer alıyordu, bir kontrol edin son anda fırsatı yakalamak için. Ben kendimi kaptıramadım bu maceraya ama tabii ki son karar yine sizin. Görüşmek üzere…

    Ertekin Bayındır