Castle in the Darkness

    0
    7

    Adını daha önce pek fazla duymadığımız, aynı zamanda daha önce The Binding of Isaac: Rebirth’ün çizerliğini de yapmış olan Matt Kap, kendi projesinin başına geçerek oluşturduğu Castle in the Darkness’ı Şubat ayının sonunda biz oyun severlerle buluşturdu. İki boyutlu, piksel piksel grafiklerle karşımıza çıkan, oyun dünyası ve senaryosuyla Castlevania benzeri bir hava yakalamayı başaran Castle in the Darkness başta düşünmediğim kadar iyi bir oyun olarak karşıma çıktı.

    01

    Karanlık ve kasvetli bir gece, Alexandria isimli bir krallık, lanetlenmiş bir canavar güruhu tarafından korkunç bir saldırıya uğruyor. Krallığın askerleri kaleyi koruyabilmek için canla başla mücadele ediyor ancak her biri teker teker ölüme sürükleniyorlar. Biri dışında tüm askerler ölüyor ve iradesi güçlü, yaşamayı başaran tek asker olarak yolumuza devam ediyor, tüm bu saldırıların arkasındaki gerçeği öğrenmek ve düşmanların kökünü kazımak için yola çıkıyoruz. Ormanlarda, şehirlerde, mağaralarda ve daha pek çok yerde düşmanlarımızla savaşıyoruz. Yol boyunca çeşitli yetenekleri olan düşmanlarla karşılaşıyor ve her birini farklı yöntemlerle öldürmeye çalışıyoruz. Düşmanların kimisi uzaktan size saldırıyor, kimisi sizi görünce direkt üzerinize çullanmaya kalkıyor, kimisi de olduğu yerde sizi bekliyor. Pek çok farklı düşman çeşidi yolunuza taş koymak için orada bekliyor. Bunu da bir nebze başarıyorlar zira oyun boyunca bol bol öleceğinizi buradan belirteyim. Özellikle boss’ları öldürmek için çeşitli yollar ararken onlarca kez ölebiliyorsunuz. Oyundaki bazı boss’lar çok zorlamıyor, hatta ilk karşılaştığınız anda yere serebiliyorsunuz onları. Bazılarıysa ciddi anlamda sizi zorluyor ve sürekli olarak en baştan savaşmak durumunda kalabiliyorsunuz.

    Yol üzerinde rastladığınız her checkpoint’te sağlığınızı doldurabiliyor ve kayıt alabiliyorsunuz. Aynı zamanda bu noktalarda karakter menüsünden ekipmanınızı kontrol edebiliyorsunuz. Bol bol kayıt almanız emin olun yararınıza oluyor.

    Kontrol ettiğimiz askeri çeşitli yönlerden geliştirmek mümkün. Bir yandan çeşitli silahlar ve büyüler kullanarak saldırı gücümüzü çeşitlendiriyor, diğer yandan daha güçlü zırhlarla savunmamızı kuvvetlendirip böylece daha dayanıklı hale gelebiliyoruz. Oyun mekaniklerine baktığımızdaysa son derece basit bir yapı bulunuyor. İlerle, kaç, vur, zıpla dörtlüsü arasında gidip geliyoruz ancak bu durum düşman çeşitliliği sayesinde oyuncuyu sıkmıyor. Üstelik geniş harita, oyun içine işlenmiş bazı yan görev tarzı küçük bölümler sunarak oyun süresini uzatıyor ve bazen yeni bir eşyayı bu şekilde kazanıyorsunuz.

    05

    Oyunda küçük grafiksel ve bazı oyun içi bug’lar oluşabiliyor ve bu da Castle in the Darkness’ın can sıkıcı konularından biri. Bir seferinde karakter menüsüne her girişimde karşılaştığım bir hata nedeniyle oyuna geri dönemedim. Bu sorunu ancak oyunu silip tekrar kurarak giderdim. Oyunun boyutu 50 MB civarı olduğundan sorunu kısa sürede çözdüm ancak oyun ortasında gelişen bu tip hatalar haliyle rahatsız edici olabiliyor. Bunun dışında tekrar eden müzikler bir süre sonra oyunun sesini kapamanıza ve başka bir müzik açmanıza sebep oluyor.

    Olumsuz yanlarına rağmen Castle in the Darkness son derece eğlenceli oynanışı ve o eski Castlevania havasını yaşatması nedeniyle benden yüksek bir puan almayı başardı. Steam’de 11 TL’den satışta olan oyun parasının hakkını fazlasıyla veriyor.