Daha önce Evoland adını duymamış olabilirsiniz ama bu onun iyi bir oyun olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor. (İddialı yazı girişi 101.) 2013 yılında kendisini gösteren ilk Evoland oyunu, macera ve RPG elementlerini bir arada sunan, fazlasıyla eski Zelda ve de Final Fantasy oyunlarını anımsatan bir yapımdı. Özellikle bir dönemler sadece birkaç bit grafiğin bizlere sunduğu koskoca hayal dünyasını bir anlamda yeniden hatırlatan Evoland’ın sonunda beklenen ikinci oyunuyla karşı karşıyayız.
İkinci oyunda da yine bir eskiye gidiş olduğunu söylemekte fayda var ama ikinci oyunun ilkine göre daha kapsamlı ve biraz daha farklı olduğu bir gerçek. Bir kere bu oyunda RPG, sidescrolling, adventure, puzzle, platform ve hack and slash gibi birçok öğe iç içe bulunuyor. Temelde sadece bir RPG gibi gözüküyor olabilir ama biraz oynadıkça içerdiği detaylara hayran olmamak elde değil. Senaryo başlangıçta biraz klasik şekilde resmedilmiş. Klasik iyi ve kötünün savaşı gibi ilerleyen senaryo, zamanla büyük farklılıklar yaşıyor, tıpkı oyun gibi. Nasıl mı? İzninizle anlatayım…
Evoland 2 üç farklı zaman diliminde geçiyor ve biz de bir nevi zaman yolcusuyuz. Hayır, zamanı kontrol edemiyoruz ama olan olayları birinci elden yaşıyoruz. Oyuna başladığımız ve kılıcımızı bulup biraz etrafta gezindiğimiz sürenin ardından, ilk defa Demon’larla karşılaşıyor, köy üzerine salacakları devasa yaratığı ortadan kaldırıyoruz. Fakat geri döndüğümüzde köyümüzün olması gereken yerde olmadığını fark ediyoruz. Fakat buradaki tek sorun köyde değil, aynı zamanda değişen oyun grafiklerinde! Grafik teknolojisi bir anda 8 bit’e dönüşüyor ve karakterlerimiz de bu durumu fark ederek dile getiriyor. Neydik, ne olduk derken bir yandan da oyunu paşa paşa oynamayı sürdürüyoruz. Birkaç saatlik Evoland 2 deneyimi ardından bu sefer de grafiklerin üç boyuta geçiş yaptığına tanık oluyoruz. Yani geçmişte 8 bit, günümüzde 16 bit ve gelecekte 3D grafiklere bezenmiş bir oyundan bahsediyorum. Tüm bu denklem içerisinde bir ileri bir geri gitmek senaryo açısından muazzam bir deneyim yaşamamıza ön ayak oluyor.
Oyun içerisindeyse aslında bir noktada fazlasıyla Zelda’ya benzer şekilde düzenli olarak bir noktadan diğerine varmaya çalışıyoruz. Karşımıza envai çeşit yaratık çıkıyor. Kimileri direk üzerimize saldırıyor, kimileri de menzilli saldırılarda bulunuyor ama ortak kanıları, bizim ölmemiz yönünde. Yaratıklar kısa sürede canımıza okuyabildiği için olabildiğince doğru hamleleri yapıp, kendilerini bir an evvel ortadan kaldırmamız gerekiyor. Yaratıklardan bolca hayat ve altın düşüyor ama aynı zamanda etrafta bulunan farklı çimen ve ağaç modelini ortadan kaldırarak da benzeri maddelere ulaşabiliyoruz. Yine de Evoland 2’de tek olayımız kılıç sallayıp düşman öldürmek değil. Aksine, etrafta çözülmesi geren birçok bulmaca bulunuyor. Bazıları gerçekten zorlayıcı olan bulmacaları, adım adım çözmeden oyunda ilerlemek ne yazık ki imkânsız; tıpkı eskiden olduğu gibi…
RPG teması oyuna büyük oranda hükmediyor. Atladığımız her yeni seviyede saldırı, savunma ve hayat puanlarımıza bonus alıyoruz. Konuşmalarsa cabası. Etrafta yapılabilecek birçok diyalog söz konusu. Hemen herkesin anlatacak bir şeyleri bulunuyor ve diyaloglar ile oyunun genel gidişatını bir noktaya kadar etkileyebiliyoruz. Günümüz RPG’lerinin yaptığı oyun içinde oyun mantığını da es geçmeyen Evoland 2, birsi kart oyunu olan birçok ufak oyuna ev sahipliği yapıyor. Hatta bir yerde Mortal Kombat’a bile dönüşüyor!
Evoland 2 RPG olarak dikkat çekebilecek kalitede, ender yapımlardan birisi olmayı başarmış. İçeriği ve oyuncuya sunduğu oyun modeli ile beni uzunca bir süre başından ayırmadı. Fakat yeni jenerasyon oyunculara ne kadar hitap edeceği konusunda büyük şüphelerim var. Diğer taraftan dinozorlar için bayram havası estirebilecek seviyede olduğu da kesin. RPG oynamalıyım ve birçok türünü tek seferde tüketmeliyim diyorsanız, işte size harika bir seçenek!
Ertuğrul Süngü