Evolve

    0
    19

    Evrim mi, devrim mi?
    Elindeki yıldırım silahına sıkı sıkıya sarılmıştı avcı. Yanındaki üç arkadaşına baktı, hepsinin yüzünde heyecan ve korku ile karışık, aynı ifade vardı. Canavar yakınlarındaydı, bunu etrafta gördükleri hayvan leşlerinden, devrilmiş ağaçlardan fakat en kötüsü de vahşi doğanın içinde olmalarına rağmen çok da uzaktan gelmeyen çığlıklardan anlayabiliyorlardı. Canavar yakındaydı ve evrime çok yakındı. Ne yazık ki tahmin ettiklerinden çok daha yakın…

    01

    Bu noktadaysa bana yapacak tek bir şey kalıyordu: Avcıların tam ortasına önce devasa bir kaya atıp sonra çıldırmışçasına aralarına dalmak. Birini attığım kayayla uzağa uçurup diğerini kendi atlayışımla jetpack’iyle kaçmaya zorladıktan sonra arkadaşlarını hayatta tutmakla görevli Medic’i gözüme kestirdim ve kenara sıkıştırdım. Biliyordum ki o ellerimde can verdikten sonra avcıların beni yakalamak için hiç bir şansları yoktu. Pençelerimi temizleme gereği bile duymadım, altı metrelik devasa cüssemi dikleştirip Medic’i arkadaşlarına fırlattım, şimdi kaçma sırası onlardaydı.

    Öhöm, sanırım biraz fazla kaptırmışım kendimi, klavyenin hissiyatı bile yabancı geliyor şu an, duvara atmadığıma şaşırıyorum. Bunun nedenini sorarsanız yazıyı yazana kadar ki son bir buçuk haftamın sırasıyla avcı, canavar, avcı, canavar, canavar, canavar, canavar, avcı ve canavar şeklinde geçmesinden olabilir. Bunun nedeniyse bize Left 4 Dead’i armağan ederek birçok gecemizi uykusuz kılan Turtle Rock Studios’un yeni göz bebeği Evolve. Lafı uzatmadan (Sanki daha fazla uzatabilirmişim gibi.) hemen oyunu anlatmaya başlıyorum.

    Kalabalık geldiler!
    Her şeyden önce sizlere anlatmam gereken şey, oyunun konsepti ile mekaniklerinin ne kadar iyi birleştiği. Bu noktada Turtle Rock Studios’a şapka çıkarıyorum çünkü asimetrik bir multiplayer oyunda dengeyi bu kadar iyi sağlamak çok zor. Konsepti gerçekten inanılmaz oturtmuşlar. 4v1 gibi bir sistemin bu tarz bir oyuna bu kadar iyi entegre edilmesini beklemiyordum. Canavarların birbirinden farklı özellikleri ve oynanış mekanikleri, dört kişiyle mücadele etmeyi çok keyifli kılıyor ve hatta bir noktada tek kişi olmak avantajınıza bile olabiliyor. Hem görsel olarak oynanışa çok uyuyor, hem de birden fazla oyuncuya, daha doğrusu düzgün koordine olmuş bir takıma karşı oynamanın dezavantajını çok akıllıca ve güç dengelerini bozmayacak şekilde aşılıyor. Oyunda 12 harita olmasına rağmen oyunun spesifik haritalarından çok harita konsepti gözüme çarptı benim. Bir afetle yüzleşen / yüzleşmiş bir medeniyetin etrafını sarmış vahşi bir doğa. Her oyunda bu konsepte bağlı kalan değişik haritalarda buluyoruz kendimizi; bazen devasa bir fabrikanın etrafını sarmış, fabrikayı ufak gösterecek boyutta bir ormanın içindeyiz, bazense bir baraj gölünün etrafında. Renkler ve ışıklar çok iyi, yaprakların yanından geçtiğinizde sallanışı ya da bir anda suyun içindeki bir canavarın üzerine atladığınızda suyun dağılışı son derece detaylı. Bu kadar hızlı akan bir oyunda görsel seviyenin bu kadar yüksek tutulmuş olması şaşırtıcı. Günümüzde oyunlar ya görselliğe ya da oynanışa ağırlık vererek kendi zayıflığını belirliyor ne yazık ki fakat Evolve’da bu kesinlikle söz konusu değil, hatta seçilen renkler ve karakter tasarımları oynanışı direkt etkileyebiliyor. Örneğin canavarlar, ağaç ve yaprakların arasında mükemmel bir şekilde kamufle olabiliyor.

    02

    Oyununda hem canavar, hem avcı olarak uzun süreler geçirdim ve birçok kez gözümün önünde olan canavarı göremedim veya canavarken avcılar iyi bir şekilde saklandığımda önümden geçip gittiler ve o birkaç saniye bana oyunu kaybettirdi ya da kazandırdı. Başka bir örnek vermek gerekirse avcıyken doğru stratejik noktalara tuzaklar kurup canavarın çaresizce ne olduğunu anlamaya çalışmasını zevkle izledim. Güzel olan nokta, avlanma üzerine kurulu bir oyunda bunların rahatsız edici değil de tam tersine iki takım içinde avantaja döndürülebilecek bir şekilde oyuna yedirilmiş olması.

    Yeni orman, yeni hikâye, yeni kurallar
    15 dakikalık setler halinde oynadığımız oyunun konusu çok açık: İnsanlık gelişmiştir ve uzaya yayılmaya başlamış, galaksinin uzak kolunda yer alan Shear gezegenine ulaşmıştır. Bu gezegense tabii ki keşfettiğimiz en zengin gezegenlerden biridir ve bu nedenle de en büyük kolonilerimizden birini buraya kuruyoruz. Her şeyin yolunda gitmesinin aslında kötüye işaret olduğunu anlamazken, nereden geldiğini bilmediğimiz canavarlar bir anda ortaya çıkıp gezegeni talan etmeye çalışınca gezegenden bir an önce kaçmamız gerektiğini fark ediyoruz. İşte bu noktada da oyunun konsepti başlıyor. Gezegenin tahliyesinden sorumlu eski “gezegen terbiyecisi” William Cabot, bir yandan bu canavarlarla savaşıp diğer yandan gezegenden kaçmaya çalışan insanları koruyacak bir ekip oluşturuyor. Ekibin tek ortak noktası, hepsinin canavarlar tarafından ele geçirildiği için boşaltılmakta olan bir gezegene zevkle gidebilecek kadar deli olmaları ya da bu noktada, olmamız. Hikâye oyunda bir senaryo moduyla verilmektense önce bir ana video, sonrasındaysa her oyunun başında karakterlerimizin girdikleri diyaloglar ile bize sunuluyor. Evet, doğru duydunuz, oyunda bir senaryo modu yok ama bu demek değil ki bir hikâye de yok. Oyunun başında, oyun boyunca ve sonundaki diyaloglar aslında bize her karakterin bir geçmişi olduğu hissiyatını çok iyi veriyor ve 25 saat oynadıktan sonra hala ufak bir cümleyle “Vaaay, demek bu abimizin olayı buymuş.” şeklinde aydınlanmalar yaşayabiliyoruz. (Tabii ki her zaman bu kadar anlamlı da olmayabiliyor cümleler, “Şu Maggie de hoş kız aslında, iş çıkar mı?” tarzı diyaloglara da eğlenceli bir seviyede denk geliyoruz.)

    Oynamaya başlamak istediğimizde iki seçenek çıkıyor karşımıza ve bunlardan ilki Quickplay, diğeri Evacuation. Quickplay’de istediğimiz tipte maç oynarken, Evacuation bizi beş maçtan oluşan bir etkinliğe dâhil ediyor ve maçların hepsi farklı haritalarda, farklı oyun tarzlarında gerçekleşirken ve birbirini etkiliyor.

    05

    Oyunda dört oynanış tarzı var; Hunt, Nest, Rescue ve Defend. Hunt modunda konu açık; canavarımızı avlıyor ya da kendisine yem oluyoruz. Nest’te etrafa yayılmış altı adet canavar yumurtası var ve canavarın amacı bunları kırıp içindeki ufak canavarı çıkardıktan sonra canavarcıklarını korumakken, avcıların amacı da tabii ki bunları ve canavarı ortadan kaldırmak. Rescue modunda avcılarımız gezegenden kaçmaya çalışan yerel halkı korumaya çalışırken, canavarımız kendilerini afiyetle yemeye çalışıyor. Defend’de ise ki bu özgürlük alanınızı kısıtlayan tarz, canavarımız yakıtını doldurup kaçırabildiği herkesi kaçırmaya çalışan ana gemiyi hedef alıyor ve yakıt doldurma işlemi bitmeden avcıları ve sevgili gemiyi alaşağı etmeye çalışıyor.

    Oyunun kullandığı 4v1 sisteminin teknik terimiyse “asimetrik multiplayer”. Bir takımda canavarı öldürmek veya insanları kurtarmak ile görevli dört avcımız, diğer takımdaysa amacı ya avcıları bir güzel yemek ya da onların güç kaynağını yok etmek olan canavarımız var. Oyunda dört avcı sınıfı bulunuyor; Assault, Trapper, Medic ve Support. Her sınıfta birbirinden farklı özelliklere sahip üç karakterimiz var ve bu da oynayabileceğimiz karakter sayısını canavarlar hariç 12’ye çıkarıyor. Diğer tarafa geçtiğimizdeyse şimdilik elimizde üç canavar mevcut; Goliath, Kraken ve Wraith. Aynı avcılar gibi, canavarlarımızın da birbirinden farklı özellikleri ve oynanış stilleri var. Şahsen ben canavar olarak oynamayı daha çok sevdim (Nedenine daha sonra değineceğim.) ama bu, avcı olarak oynamanın bir o kadar zevkli olmadığı anlamına gelmiyor.

    Eski usul avlanma
    Her sınıf standart olarak bir jetpack’e sahip ve temel hareketlerimizin çoğunu bunu kullanarak yapıyoruz. Tavsiyem, açık alanlarda birbirinize çok yakın durmadan savaşmanız. Bu savaşta dört seçeneğiniz var bu noktada hepsi birbirinden eğlenceli ve gerekli. İşte detaylar…

    07

    Markov, Hyde ve Parnell karakterlerini barındıran Assault, oyunumuzda aynı anda tank ve ana “damage dealer” sınıfı. Her zaman yüksek zarar veren silahlara sahip olan Assault’lar aynı zamanda gerektiğinde arkadaşlarıyla canavarın arasına atlayıp dikkatini çektikten sonra kendini koruyacak önlemler alabiliyor. Karakterler arasında canavarla direkt bir yüzleşme modunda oynayabileceğiniz tek sınıf.

    Val, Lazarus ve Caire karakterlerini barındıran Medic, her oyunda olduğu gibi takımın bel kemiği. Sorumluluğu sizi canlı tutmak ve bunu kimi zaman her Medic’te bulunan Healing Burst ile, kimi zamansa karakterden karaktere değişen Healing Gun (Sağlığınızı dolduran bir silah.) ya da Lazarus Device (Oyunda sizi iki dakikalık respawn süresini bekletmeden canlandıran tek alet.) ile yapıyor. Anlayacağınız canavar karşınıza çıktığında en yakın dostunuz sevgili Medic’iniz.

    Maggie, Griffin ve Abe karakterlerini barındıran Trapper; canavarı avlamak, canavarın izlerini bulmak, onu takip etmek ve sonrasında da Mobile Arena özelliğini kullanarak belli bir alana hapsetmekle sorumlu sınıf. Çoğu zaman Medic ile beraber karşınızdaki canavarın ilk hedefi.

    Hank, Bucket ve Cabot karakterlerini barındıran Support ise takımınızın arkasını toplayan sınıf. Aynı zamanda takımın geri kalanı ölürse siz iki dakikalık ceza süresini beklerken tek başına kalmasını isteyeceğiniz de bir sınıf. Karakterden karaktere değişen, kimisi size bir kalkan veren, kimisi canavarın yerini bulmanıza yardımcı olan birçok ekipmana sahip ama bunlardan en önemlisi de bütün karakterlerde ortak olan “herkesi görünmez yapma” yeteneği.

    Canavar olmaksa olay
    Oyunun temel, yani eklentisiz sürümünde üç canavarımız var ve bu sayı eklenti paketleriyle artacak olsa da bence canavarların çok yönlülüğüne baktığımızda oldukça yeterli. Ayrıca bütün canavarlarda vahşi doğadaki yaratıkları tespit edip, öldürüp beslenmek için Smell özelliği standart olarak mevcut. Bunu kullanıp yaratıklara ulaşmak içinse bütün canavarlar oyundaki birçok yüzeye rahatça tırmanma yetisine sahip. Rakiplerinizi kapalı alanlarda yakalarsanız kaçmaları zorlaşacaktır. Şimdi de canavarların detaylarını vereyim…

    13

    Goliath, uzun sıçrayışlar yaparak haritada hızlı bir şekilde ilerleyebilen, yüksek zırhlı bir yakın saldırı canavarı olarak tanımlanabilir. Bir anda önünüzde belirebileceği gibi, doğru bir sıçrayışla yok olabilir de ama emin olun ki yok olması, her zaman önünüzde belirmesinden daha iyidir.

    Kraken’in en göze çarpan özelliği uçabiliyor oluşu, daha doğrusu istediğiniz yüksekliğe çıkıp uzun bir süre süzülebilmesi. Bu kimi zaman sizi kolay bir hedef haline getirse de doğası gereği daha uzun mesafeli bir canavar olan Kraken’ı bazen kusursuz bir avcıya da çevirebiliyor.

    Wraith, canavarlardan belki de en taktikseli ve sıçrayıp uçamasa da kısa bir mesafe içinde teleport olarak çok hızlı ilerleyebiliyor. Bunu Decoy veya Warp Blast ile birleştirdiğinizde karşı takımın ne zaman saldırdığınızı veya ne zaman ortadan kaybolduğunuzu anlaması çok güç hale geliyor.

    Shear’ın olay ne?
    Oyunun haritaları hem yatay, hem de dikey boyutta tasarlanmış, tırmanabildiğimiz birçok yer var ve bu çok hızlı bir şekilde av olmamıza neden olabiliyor. Haritaların bu yönünü kavramak ve avantajımıza kullanmak, çok zevkli bir hale getiriyor oyunu. Canavarlarımız standart olarak birçok yere tırmanabiliyor ya da uzun sıçrayışlar gerçekleştirebiliyor. Avcılarımızsa bir jetpack deposunun el verdiği mesafelere tırmanabiliyor ya da uzak mesafelere süzülebiliyorlar. Jetpack’in bir diğer can alıcı ya da “can verici” yönüyse canavar size çok yaklaştığında yön çubuğu ve iki tık yardımıyla işaret ettiğiniz yöne doğru bir sıçrama gerçekleştirmesi. Doğru kullanıldığında canavar devasa cüssesiyle hareket edemeden bir anda ondan uzaklaşabiliyorsunuz ama yanlış kullanıldığında canavar sizi havada yakalayabiliyor ve emin olun ki sonuç çok üzücü oluyor. Bu üç boyutlu harita tasarımına bir de haritanın kendi dinamikleri eklenince savaşmadığımız anlar bile keyifli hale geliyor. Haritada canavardan korkup uçarak size yerini belli eden kuşlardan tutun da avcıları bir anlık dikkatsizliklerinde hüp diye içine çekecek etobur bitkilere kadar birçok detay mevcut. Hızlı kovalamaca anlarında bunları avantajınıza kullanabilirseniz, oyun iyice keyifli bir hale geliyor. Mesela canavar olarak sağlığınız çok düştü ve kaçmanız lazım; bu noktada Smell özelliğini kullanarak hem vahşi doğadaki saldırgan yaratıkların yakınından kaçıp avcıları bu yaratıklarla baş etmek zorunda bırakabiliyor, hem de yaratıkları hızlıca öldürüp yiyerek sağlık ve zırh sağlayabileceğiniz daha ufak canlıları görebiliyorsunuz. Vahşi doğadaki bir diğer enteresan unsur da özel yaratıklar. Bazı yaratıkları (Oyun size hangileri olduğunu küçük bir yıldızcıkla gösteriyor.) öldürüp tükettiğinizde size geçici bir süre üzerinizde kalacak buff’lar verebiliyor. Bunlar jetpack kullanım süresini iki katına çıkarmak veya canavar olarak yaklaştığınız anda yerinizi belli edecek kuşların sizi sallamaması olabiliyor.

    12

    Karakterlerin detayına indiğimizdeyse oyunun taktiksel tarafıyla yüzleşiyoruz. Her canavarı yakalamak için yüzlerce ayrı taktik veya teçhizat var. Mesela Goliath olarak oynarken gerçekten yüksek bir zırh puanına sahipsiniz diğer canavarlara göre ama daha kısa bir menziliniz var ve yakın saldırıya daha yatkınsınız, bu sizi oyunun başlarında kaçmaya ve saklanmaya itiyor. Bunun aksine Wraith ile oynarken karşınızdaki avcı takımın henüz koordinasyonu yakalamamış olduğu setin başında, Abduction ile gruptan biraz uzakta olan bir avcıyı kaçırıp, Supernova ile hızımızı arttırıp onu öldürdükten sonra Decoy ile bir klonumuzu çıkarıp görünmez olarak grubun geri kalanı gelmeden kaçabiliyoruz. Aynı şekilde Trapper olarak Maggie’yi seçtiğimizde yanımızda “Daisy” adında devasa bir evcil canavar / köpek oluyor. Eğer karşımızdaki canavar düz çizgiler üzerinde hiç saklanmadan ya da gizlemeden ilerliyorsa Daisy’nin onu takip etmesi çok da uzun sürmüyor. Bu noktada bize düşense grup halinde Daisy ‘ye güvenmek ve onu takip etmek çünkü yanında olmadığınızda Daisy’nin önceliği Maggie ve grup ile tekrar buluşabilmek oluyor. Canavar bakış açısından oynadığımızda oyunun başlarında şaşırtıcı bir hamleyle Daisy’yi öldürmek de bir taktik. (Kendime not: Bir dahaki sefere ilk olarak Daisy’yi öldür!). Alternatif olarak ilk kullanacağınız Assault olan Markov’un mayınlarının doğru yerleştirildiğinde sadece canavara zarar veren bir saldırı teçhizatı değil, aynı zamanda patladığında takım arkadaşlarınızı zarar vermeden canavarın uzağına fırlatan bir savunma teçhizatı olduğunu da fark edeceksiniz. Ama şunu kesin bir şekilde söyleyebilirim ki hiçbir sınıf veya karakter birbirinden önemli değil, dolayısıyla direkt bir favoriniz olamıyor. Hepsini oynamak çok zevkli ve bu da oyun açısından önemli çünkü oyuncular belli bir sınıfa yönelmektense kendilerine daha uygun olan sınıfı seçip sıkılmadan oynayabiliyorlar.

    Yok canım, kusursuz da değildir!
    Açıkçası oynanış ve görseller konusunda kusursuz oyun, hatta piyasaya çıktığı günden beri sürekli oynadım ve aklıma gelen bir hata bile söyleyemem size. Oyunda rahatsız edici diyebileceğimiz çok az şey var, hatta iki şey var bile diyebilirim ki bunlardan ilki de oyunun seviye sistemi. Oyundaki değişik karakterleri ve canavarları açmak için size verilen sırada ilerlemeli ve oyunun size verdiği karakterin bütün özelliklerini geliştirmelisiniz. Düz bir çizgi şeklinde ilerleyen “progression” sistemi ancak bu şekilde bir sonraki karakteri oynama imkânı sunuyor. Bu bir yandan size her karakteri tam anlamıyla öğretse de istediğiniz zaman istediğiniz karakterler oynayamamak can sıkıcı hale gelebiliyor. Diğeri konuysa iletişim ve bu da canavarla oynamayı daha çok sevmiş olmamın başlıca nedeni. Bunu oyunun büyük bir sıkıntısıymış gibi sunabilir miyim, pek emin değilim aslında. Avcı tarafında oynuyorsanız, takımınızla koordinasyonunuz çok önemli ve bazen bunu kurmak çok zor olabiliyor. Mesela Trapper ile oynarken ekip olarak canavarı bulduğunuzu ama 100 metre uzağınızda olan ve canavarla sizin aranızda durması gereken Assault’unuzun alakasız bir yaratıkla zamansız bir dövüş içinde olduğunu düşünün. Bu kadar taktiğe dayalı bir oyunda gerçekten 5 – 10 saniyelik bu tip hatalar çok pahalıya mal olabiliyor. Genel olarak insanların mikrofon kullanmayışı da buna eklenince bazen “Niye deniyorum ki?” diye düşünürken bulabiliyorsunuz kendinizi. Şanslıyız ki bu anda aklımıza oyunların hepsinin 15 dakika olduğu geliyor. Aslında oyunda en çok hoşuma giden bir başka özellik de burada devreye giriyor: Oyunun “pause” menüsüne girdiğinizde “Take a Break” şeklinde bir seçenek var ve buna tıkladığınızda sizin yerinize hiç de akılsız olmayan bir bot oyuna giriyor, ta ki siz görevi tekrar devralmaya karar verene kadar. Tüm bunlara alternatif olarak her zaman canavarı seçip yalnız kovboy olarak da takılabiliyorsunuz.

    14

    Oyunun arayüzü ve menülerine gelirsek çok temiz ve sıkıntısız olduğunu söyleyebilirim. Her seçenek rahatça görülebilir ve seçilebilir durumda, geçişlerde hiçbir takılma yok. Multiplayer menüleri için de aynı şey geçerli. Menüleri karıştırırken dikkatimi çeken şeylerden biri, “Extras” bölümündeki Video Gallery’ye girdiğinizde bulacağınız karakterlerin tanıtım videoları oldu. Bu videoları kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim, birçok oyunda olduğundan çok daha bilgilendirici ve iyiler.

    Ormanın kralı kim?
    Evolve hem görselliği, hem oynanışı, hem de kendine has multiplayer tarzıyla uzun zamandır oynadığım en başarılı oyunlardan biri. Neyi amaçladığını çok iyi bilen bir ekip tarafından, “insan unsuru” diyebileceğimiz bir – iki hatanın dışında çok çok (İkinci “çok” önemi vurgulamak için.) iyi bir oyun, hatta bir spor gazetesi başlığıyla “Evrim Üzerine Devrim” niteliğinde bir oyun diyorum. Her yaştan insanın hızlıca adapte olup kendini kaptırması gerekiyor çünkü canavar her yerde olabilir ve ormanın kralı olmak istiyorsanız, bir gözünüz açık uyumalısınız! Emre Aydoğan