Memoranda

    0
    11

    Macera oyunlarının günümüzde eskisi kadar popüler olmadıklarından defalarca bahsettik. Bir elin parmağını geçmeyen yapımcılar dışında (Telltale Games’i dahil etmiyorum!) tür tamamen bağımsız yapımcılar ve bireysel çabalarıyla ayakta duruyor. Memoranda da Bit Byters adındaki bağımsız geliştiricilerin bizlere sunduğu “eksantrik” bir macera oyunu.

    Türkiye’de de kitapları yayınlanan ünlü Japon yazar Haruki Murakami’nin eserlerinden ilham alan Memoranda, sanatsal yönü ağır basan bir oyun. Hani sanat filmleri olur ya, belirli bir etmen üzerine yoğunlaşırlar, Memoranda da “unutmak ve unutulmak” teması üzerine kurulu farklı bir yapım.

    Mizuki adındaki karakterimiz, sevimli bir kasabada yaşamaktadır. Gelgelelim bu kasabada garip bir şekilde her şey bir şeyini kaybetmektedir. Kedisini kaybeden mi dersiniz kocasını bulamayan mı, hatta aklına mukayyet olamayanı bile mevcut. Mizuki de hafıza problemleri ile cebelleşmektedir. Evine giden yolu bile unutmamak için harita kullanan Mizuki, onlara Memoranda adını verdiği resimler çeker, notlar tutar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kırmızı gözleri ile yaşlı bir denizci ansızın ortaya çıkarak ona uykusuz geceler yaşatır. İşte, ortalama iki – üç saat süren bu sürreal macerada Mizuki ve etrafında dönen olaylara tanıklık ediyoruz.

    Memoranda ağır bir yapım ve belirli bir hikayeyi takip etmekten ziyade Mizuki dahil karakterlerin yaşadıklarını keşfe çıkıyoruz. Zaten oyuna girerken nasıl oynandığı anlatıldıktan sonra pat diye Mizuki ile baş başa kalıyoruz. Sağ sola tıklayarak, gezinerek kendi görevlerimizi kendimiz buluyoruz ve karşılaştığımız bulmacaları çözmeye çalışıyoruz. Bir nevi kasabadaki karakterlerin hikayesini dinlerken etrafta takılıyoruz diyelim.

    Şimdi, benim özellikle bir macera oyununda hikaye çok önemlidir ve Memoranda’da hikayeden ziyade diyaloglar ön planda olduğundan benim için zorlama bir deneyim oldu. Yani geziyorsunuz, uzun uzuuun konuşmalar yapıyorsunuz ve rastgele topladığınız eşyaları rastgele yerlerde kullanarak bir şeyler elde etmeye çalışıyorsunuz.

    Yapımdaki bulmacaların en iyi yönü sırasıyla üç adet ipucu vermeleri çünkü alakasız bulmacalar önümüze sürülüyor ve ne yapmamız gerektiğini dahi bilmiyoruz. Genelde deneme – yanılma yöntemiyle çözülen puzzle tarzı bulmacalar açıkçası tatsız tuzsuz. Şöyle diyeyim; takip edilen belirli bir senaryo yok ve bir odaya giriyorsunuz orada bir bulmaca ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Ee, tamam da ne yapacağız, nedir bu? Kimse bilmiyor.

    Memoranda’nın en güzel yanı şüphesiz grafikleri. Tim Burton’un eserlerini andıran ve biraz da bana Broken Sword’un ilk oyununu hatırlatan yapım görsel olarak çok sevimli. Detay seviyesi, kullanılan renkler ve yarattığı hava gerçekten “sanat” niteliğinde. Üstüne garip karakterler ve hikayeleri eklenince Memoranda karşısındakini bambaşka bir dünyaya götürüyor. Bir de işin içinde takip edebileceğimiz bir hikaye olsaydı neler olurdu neler, kim bilir.

    Memoranda, görselliği ve müzikleri bakımından sıcak, büyüleyici ve biraz da nostaljik bir hava yaşatıyor. Lakin “sanat, sanat içindir” anlayışı hakim olan yapımda hikaye zayıf, bulmacaları basit ve karakterler arası diyaloglar bazı anlarda çok sıkıyor.

    Dolayısıyla resimlerini gördükten sonra büyük bir merakla başladığım oyun her saniyesinde biraz daha hayallerimi yıktı desem yeridir. Macera oyunlarına düşkün bir kişilik olarak Memoranda için tablo benzetmesini yapabilirim. Şöyle bir bakıp “aa ne güzelmiş” deyip diğer yapımlara geçebiliriz.

    Rafet Kaan Moral