Reus

    1
    18

    Strateji ve simülasyon karışımı oyunlarla hiçbir zaman aram pek iyi olmamıştır. Bir şeyler kurmak, inşa etmek iyi hoş da yönetme kısmına gelince genelde elimi eteğimi çeken birisiyim. Hani Sims oyunlarında da olur ya; saatlerce karakterlerini yaratırsın, evini en ince ayrıntısına kadar inşa edip dekore edersin sonra da misyonunu tamamlamış sayıp oyunu bırakırsın. İşte o benim:) Total War, Starcraft gibi serilere de saygım sonuz olsa da kendimi uzak tutarım. Böyle birisi olarak elime adını ilk defa duyduğum Reus isminde bir oyun geçince doğal olarak şöyle bir duraksadım. Neyin nesidir diye incelerken tanrı olup kendi dünyamızı yönettiğimizi öğrendim. Eh, tanrı olmak her zaman ilgimi çekmiştir. Biraz kurcalayayım derken bir baktım ki dakikalar saatlere, saatler de günlere dönüşüvermiş.

    Reus aslında üç sene önce çıkmış bir yapım. 2013 yılından bu yana Steam’de olan Reus, ekim ayının ortalarına doğru PS4 için de PSN Store’daki yerini aldı. Yani benim yazısını kaleme aldığım Reus, PS4 için çıkan. Oyuna girer girmez rengarenk tonlamaların bize karşıladığı Reus’ta tanrı rolünü oynayarak can verdiğimiz küçük tanrılarla dünyamızı şekillendiriyoruz. Doğanın güçlerini ellerinde bulunduran bu küçük tanrılar birer dev (küçük dev tanrılar?) olarak karşımıza çıkıyor. Okyanus devi ile denizler yaratırken, orman devi ile etrafı yeşillendiriyor veya kaya devi ile kocaman dağlar oluşturuyoruz. Elbette dev/tanrı sayısı bu kadarla sınırlı değil. Baş yaratıcı olarak hepsini kontrol ediyor ve dünyamızda yaşayan insanların istekleri doğrultusunda ya da tam tersi olarak ilahi düzen sağlıyoruz.

    05

    Elbette olay kayalar veya yeşillikler yaratınca bitmiyor. Yeryüzünü güzelce şekillendirdikten sonra sıra geliyor bitkilere ve hayvanlara. Dünya dönmeye ve üzerinde canlılar da yaşamaya başlayınca baş canlılar olan insanlar çıkıyor karşımıza. İşte asıl mücadele de burada başlıyor. İnsanlar yerleşim alanları kurmaya başlıyor ve bunun içinde bizim yarattığımız bitkiler ve hayvanlardan besleniyor, ağaçlardan yararlanıyorlar. Ve insanoğlu bildiğiniz üzere her daim daha fazlasını ister. Kafalarında sürekli bir şeyler vardır ve “dualar” eşliğinde bizden yardım isterler. Lakin her isteklerinin bir zaman sınırı vardır ve bu süre dolmadan yeterli malzemeleri temin etmemiz gerekiyor. Ayrıca bildiğiniz üzere her yerde her şey yetişmiyor. Kimi bitkiler bataklıkta daha verimli kimileri ormanda. Bir nevi dünyayı insanların istekleri doğrultusunda yeniden şekillendirmeniz gerekiyor çünkü kimi zaman çok odun gerekirken kimi zaman daha fazla minerale ihtiyacımız oluyor. Tabi dünyayı nasıl şekillendirirseniz yerleşim birimleri de o iklime ayak uydurmak zorunda kalıyor. Çölde çöl insanları ve kültürü gelişirken ormanlık alanda bambaşka bir medeniyet filizlenebiliyor.

    İnsanların isteklerini yerine getirdikçe dev tanrılarımız daha deneyimli hale geliyor. Örneğin orman devi ilk başlarda sadece yeşil alanlar yaratabiliyorken daha sonra ormanlar yaratma yeteneği de kazanıyor. Daha güçleniyor, daha görkemli hale geliyorlar. Gelgelelim bu sevgili insanların pek umurunda değil. İnsanlar tanrıları geliştikçe daha talepkar hale geliyor ve daha kıza sürelerde sizden iş bitirmenizi istiyorlar. Hani derler ya elini verirsen kolunu kaptırırsın diye; mesele hemen hemen aynı. Bir yerden sonra açgözlü olmaya başlayan insanlar eğer siz isteklerini yerine getirmezseniz başka yerleşim alanlarını basıp onların elindekini almaya yeltenebiliyorlar. Tanrı olarak olaya müdahil olmak veya izlemek de tamamen sizin elinizde. Gerekirse bütün köyü yerle bir ederek yeni bir başlangıç da yapabilirsiniz. Yani sonuçta tanrı siz değil misiniz?

    03

    Yapımda 2D grafiklerin ve canlı renkler ile tatlı diyebileceğim devlerin kullanılması oldukça tatlı bir hava yaratmış. O sevimli bakışları altında köyleri ve şehirleri yok ederken bile kızmak mümkün olmuyor onlara:) Oyunda dünyaya tek bir açıdan bakıyoruz ve arabanın tekerleği misali döndürerek ileri veya geri hareket ettirebiliyoruz. Ve dediğim gibi dünya canlı renkleriyle ışıl ışıl. İşin içine dinlendirici olarak nitelendirebileceğim müzikler de girince sanki daha dünyaya şekil vermeden cennetteymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Acaba hiç insanları karıştırmadan böyle mi bıraksaydık?

    Reus’a başladığımızda bizlere önce “tutorial” yani alıştırma bölümüyle dünya nasıl oluşturulur, gösteriliyor. Daha sonra çağlar devreye giriyor. İlk olarak otuz dakika süren bir çağ ile oyuna başlıyorsunuz ki ilerledikçe çağlar artıyor ve süre uzuyor. Her çağ bittiğinde de devler yeniden uzun kış uykularına geçiyorlar. Elbette oyunda sandbox tarzı serbest zaman dilimi de var. Bu dilimde ise sadece oyunun ilerlemeli, yani çağlar atladığınız kısımda kazandığınız yetenekleri kullanabiliyorsunuz. Eğer deviniz elma ağacı yaratmayı bilmiyorsa serbest oyunda da elma ağacı yaratamıyorsunuz.

    01

    Oyunun PS4 sürümünde kontroller biraz zorlayıcı. Bunun sebebi de bilgisayardaki farenin hızına yetişememesi. Bilgisayar sürümünü oynamadığım için birebir karşılaştırma yapamıyorum ama teknik bakımdan en büyük farkın fare kontrolünün daha hızlı ve rahat olduğu yönünde. En azından karşılaştığım tüm yorumlar bu doğrultuda ki ben de katılıyorum. Dünyanın bir ucundayken diğer ucuna gitmek gamepad kontrolü ile biraz uzun sürebiliyor ve özellikle ilk başlarda hangi tuş ne işe yarıyor, neye basmam gerekiyor gibi kafa karışıklıkları yaşayabiliyorsunuz.

    Reus’un teknik kısmına bir süre sonra alışıyorsunuz. Kontroller çok da büyük bir sıkıntı sayılmaz. Benim asıl dikkatimi çeken ve yetersiz bulduğum kısım tanrılarımızın aslında sadece iyi kalpli oluşu. Evet, köyleri yerle bir edebiliyorsunuz ama insanların üzerine korku salamıyor, şeytani bir yönetim sergileyemiyorsunuz. Halbuki sıkıldığımızda etrafı ateşe verebilseydik çok daha eğlenceli olabilirdi.

    Reus hem basit hem de karmaşık bir oyun. Kontrolleri bakımından yapım basit ve benim gibi bu tarza soğuk olanlara da hitap ediyor. Fakat içerik bakımından bir hayli karmaşık ve yapabileceğiniz birçok şey mevcut. Sonuçta insanların gelişimi söz konusu ve sürekli bir şeylerin peşindeler. Tanrıları olarak da yüce gücünüzü iyilikleri için kullanmak sizin elinizde.

    Rafet Kaan Moral