div class="empower-ad" data-empower-zone="157462">

Final Fantasy VII Remake neden önemli?

- Advertisement -

Ertekin’in geçtiğimiz günlerde FFVII Remake duyurusuyla ilgili heyecanını okumuşsunuzdur. Yaşlarımız yakın olduğundan ötürü bizim nesil için son derece önemli bir oyundu FFVII.

Şöyle düşünün, etrafta iki boyutlu oyunlar hüküm sürerken ve çoğu seri bunun ilerisine geçemezken, Square Enix müthiş bir atılım yaparak JRPG türüne Final Fantasy VII’yi ekleyiverdi. O sıralar bir oyun çıkmadan önce aylarca tanıtımı da yapılmıyor tabii, bir anda önümüze resmen bir şaheser düştü. Ben de o sıralar Game Boy’da birkaç FF oyunu oynamışım, FF hakkında bilgim pek ileri seviyede değil. JRPG türüne de aşina değilim. Durum böyle olunca da FFVII beni içine bir çekti, pir çekti. Oyundaki her türlü gizliliği bulmadan, karakterlerimi son dövüşe kadar en iyi şekilde geliştirene kadar rahat edemedim. Oyunu o kadar çok beğendim ki üzerinden bin yıl geçti, hala sağda solda FFVII deyip duruyorum.

Peki siz, belki de FFVII hakkında pek bir şey bilmeyen ya da zamanında bu oyunun yeterince hakkını verememiş olanlar, neden FFVII Remake için heyecanlanmalısınız. Gelin açıklayayım…

ffvii_01

[title type=”h4″]Muhteşem senaryo[/title]
FFVIII de fena sayılmazdı fakat FFVII, muhteşem bir senaryoya sahipti. Yaratılmış olan karakterler, hikayedeki gizemli hava, Japon’un aklından çıktığı belli olan anime-vari senaryo parçaları ve Sephiroth gibi akıldan silinemeyecek bir “kötü adam”ı görme şansına sahip olacaksınız. Yapımcılar FFVII Remake’in FFVII’nin hikayesinin birebir kopyası olmayacağını söylüyor ve hatta resmen farklı bir oyun oynayacağımızı da belirtiyor ama umuyorum ki iyicene konunun yönünü değiştirip bizi FFVII’deki güzelliklerden mahrum etmezler.

[title type=”h4″]İnanılmaz karakterler[/title]
Her ne kadar oyunun başrolünde Cloud olsa da Cloud çok da dikkat çeken bir karakter değildi bana sorarsanız. Oyun resmen Sephiroth üzerinde dönüyordu. Ne var ki FFXV’tekinden farklı olarak, oyundaki her karakterin belirli bir özelliği vardı ve bu yüzden de unutulmaları mümkün olmadı. Spoiler vermek istemiyorum ama bir karakterin başına geleni kolay kolay başka bir oyunda göremezsiniz. Bir karakteri de eğer araştırma yapmazsanız hiç bulamıyorsunuz bile… Düşünün ki toplamda bir avuç karaktere sahip olabileceğiniz bir oyun FFVII ve bir karakter tamamıyla gizli! Yeni oyunlarda böyle bir şey göremezsiniz, göreceğiniz şey en fazla DLC olarak satılan bir karakterdir…

ffvii_03

- Advertisement -

[title type=”h4″]Hiper atmosfer[/title]
Ciddi bir oyundu FFVII ama size nefes aldıracak birçok an da tanıyordu. Midgar’ın karanlık atmosferi size dünyada bir şeylerin gerçekten ters gittiğini gösteriyordu ama Aeris gibi bir karakter de umudun her zaman var olduğunu hatırlatıyordu. Bir yandan Sephiroth’la uğraşıyor, bir yandan Chocobo yarışlarına katılıyorduk. Her ne kadar farklı işlerle uğraşmak bizi ana hikayeden uzaklaştırsa da oyunun genelindeki tutarlılık çok iyiydi.

[title type=”h4″]Unutulmaz silahlar[/title]
Cloud belki çok dikkat çeken bir karakter değildi ama sahip olduğu devasa kılıç, yıllarca cosplay ortamlarının en havalı silahlarından bir tanesi oldu. İnşaat betonundan bozma kılıcını nasıl kaldırabildiğini bilemesek de bu kılıcı nerede görsek tanır hale gelmiştik. Sephiroth’un sahip olduğu devasa Katana da yine göze çarpan silahlardan biriydi. Bu kılıç da yine tarihe damgasını vurmayı başardı.

[title type=”h4″]Özgürlük[/title]
Mesela Far Cry 4’te de özgürüz, Dragon Age: Inquisition’da da fakat FFVII’deki özgürlük kavramı bambaşkaydı. Ancak Gothic’te görebildiğim bir özgürlük seviyesine hakimdi oyun; hikayedeki belirli bir noktadan sonra oyun alanında istediğiniz yere gidebiliyordunuz. Öyle ki sizin seviyenizin katbekat üstü yaratıklarla karşılaşabileceğiniz adalara bile adım atmanıza izin veriliyordu. (Tabii anında ölüyordunuz.) Yürüyerek gidilebilecek, gemiyle ulaşılabilecek, sadece belirli renkteki Chocobo’ların ulaşabileceği alanlar gibi gizemli noktalarıyla kocaman ve özgürlüklerle dolu bir evrene sahipti FFVII ve Square Enix oynanışı değiştirmezse, yine aynı özgürlüğü yakalayabileceğiz.

ffvii_02

[title type=”h4″]Akıllıca düşünülmüş savaş sistemi[/title]
Sıra tabanlı savaş sistemi biraz eskidi elbette ve büyük ihtimalle Remake’te de bildiğimiz sıra tabanlı oynanışın ötesinde bir sistem göreceğiz, lakin FFVII’deki savaşlarda çok iyi bir denge söz konusuydu. Karşınızdaki düşmanlar FFXV’teki gibi 103 vuruşta ölmüyor, sadece birkaç vuruşta yere iniyordu ve kime karşı, hangi silahla, hangi büyüyle savaştığınız, sıra tabanlı dövüşte kimin önce saldırdığı, kimin nasıl bir destek sağladığı çok önemliydi. Her şey bu kadar önemliyken, bir de olaylar kolaydı. Ateş topu şeklinde gelen bir Fire Bomb yaratığına buzla saldırınca çok hasar alıyordu, sizin feleğinizi şaşırtan, arkadaşlarınıza saldırmanıza neden olan bir büyü yapan Marlboro’ya (Adı böyleydi valla yaratığın.) karşı bir Ribbon takıyorduk, o karakterimiz panzehir kazanıyordu. Gelin görün ki o Ribbon’ı bulmak için birçok fantastik iş yapmanız da gerekmekteydi. Umuyorum ki Blizzga’lar, Ultima’lar geri döner, saçma sapan kılıç salladığımız bir aksiyon oyununa dönüşmez oyun. (Remake’se dönüşmesin zaten, ayıptır!)

[title type=”h4″]Ve Summon’lar[/title]
Dönemi için resmen bir görsel şölendi oyundaki Summon’lar. Yeni oyunda da bunların geri döneceğini biliyoruz ve yepyeni grafiklerle ekranda olanları ağzımız açık izleyeceğiz. Summon’lar karakterlerimizin sahip olabildiği, devasa bir yaratığı oyuna çağırıp büyük hasar vermesini sağladığımız bir çeşit büyüydü. Daha sonraki FF oyunlarında bu sistem evrimleşti ve son zamanlarda bize yardım eden ve kontrol edebildiğimiz bir karakter formatına da girdi. Remake’te bakalım Summon’lar ne şekilde karşımıza çıkacak…

İşin özü şu arkadaşlar: FFVII çıtayı öylesine yükselterek piyasaya çıktı ki ardından çıkan hiçbir FF oyunu onu yakalayamadı. Dediğim gibi FFVIII, FFVII’ye benzerliklerinden ötürü sevildi fakat bu oyundan sonra FF serisi düşüşe geçti. Dokuzuncu oyunu hatırlayan kalmadı, onuncu oyun hızla unutuldu, 12. oyun iyi bir savaş sistemine sahip olsa da senaryosu zayıftı ve FFXIII, bütün oyunlarıyla resmen hezeyandı. FFXV kalite açısından iyi olacak olsa da oyunun demosundan pek de memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim. FFVII Remake, oyuna fazla dokunulmadığı taktirde gelmiş geçmiş en iyi JRPG olabilir, şimdiden söyleyeyim…

Tuna Şentuna

Haberler

1 Yorum

  1. ben yaşımdan ötürü FFVII oynamadım JRPG türünede aşina olduğum söylenemez ama bu oyun beni gereksiz bi şekilde heyecanlandırdı ve bu heyecanım grafikler yüzünden değil

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Önerilen Haberler