Brothers: A Tale of Two Sons

    0
    16

    Syndicate gibi kült bir yapımı günümüze taşıyan ve Ağustos ayında Payday 2 ile bizi yine çatışma dolu sahnelere sürükleyen Starbreeze Studios, ince ruhlu bir yanı da olduğunu oyunculara göstererek Brothers: A Tale of Two Sons’ı Xbox LIVE üzerinden oyuncuların beğenisine sundu. Önceki aylarda ilk bakış sayfalarında yer verdiğimiz, masalsı ve rengârenk bir görselliğe sahip olan oyun oldukça ilgimi çekince “bu masala bir dalayım, bakayım içinden neler çıkacak” düşüncesiyle 1200 MP’yi elden çıkardım. Şimdi masalın sayfalarını çevirmeye başlayabilirim…

    09

    Brothers: A Tale of Two Sons, adının verdiği ipucunu takiben iki kardeşin hikâyesini anlatıyor ve biz de bu iki kardeşi kontrol ediyoruz. Peki, neden? Çünkü annelerini kaybetmiş olan kardeşler, babalarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Hastalığın pençesine düşen ve durmadan öksüren babamızı doktora götürüp bilinen yöntemlerle tedavinin mümkün olmadığını öğrenince, doktorun bize işaret ettiği büyülü ağacı bulmak üzere yola çıkmaya karar veriyor ve babamıza veda ediyoruz. Hem bu doktor yolculuğunda, hem de oyunun ilk 15 dakikasında oyun bize hem kardeşlerin karakterlerini ve becerilerini, hem de oyunun yapısını ve kontrollerini öğretiyor. Küçük kardeş yaramaz, yüzme bilmeyen ama dar geçitlerden geçebilen biriyken, büyük kardeş daha güçlü ama buna rağmen temkinli bir profil çiziyor.

    Oyunun bir noktasına kadar her şey güllük gülistanlık ilerliyor, sanki kendimizi yanlışlıkla bir uçurumdan aşağıya salmazsak ölmeyecekmişiz gibi geliyor ama yanılıyoruz. Oyunun demosunu oynayanların tanışma fırsatı bulduğu dev, oyundaki tek dev değilmiş. Platformları birer birer aşıp kendimizi bir mağarada bulduğumuzda, karşımıza hiç de dost canlısı olmayan devler geliyor ve bizi öldürmek için anında harekete geçiyorlar. Neyse ki bu devler pek zeki olmadıklarından basit yöntemlerle ve kısa sürede onlardan kurtulabiliyoruz.

    Masalsı bir dünyaya sahip olmasını bir kenara bıraktığımızda, temelde bir platform oyunu var karşımızda. Bu da şu demek: Bir oraya, bir buraya zıplıyor, duvarlara tırmanıyor, kardeş kardeşe yardımlaşıp engelleri aşıyoruz. Yüksek bir tepe mi var? Büyük kardeş veriyor eli, küçüğü çıkarıyor yukarı, küçük de kenardan bir ip sarkıtıyor, hop, ikisi de yukarıda! Bir başka noktada kardeşlerden biri ilerleyen bir mekanizmadaki ipe tutunuyor, diğeri mekanizmadaki engelleri ortadan kaldırarak kardeşinin sağ salim yol almasını sağlıyor, sonra o ona yardım ediyor, sonra bir daha el ele tutuşuyorlar, yardımlaşma vesaire derken bir bakmışız, engelleri teker teker aşmışız.

    11Açıkçası bir noktaya kadar uyanamamıştım ama bu “yardımlaşan iki karakter” olayı, bir PlayStation 2 efsanesi olan Ico’yu anımsattı bana. Ico’da daha çok tek taraflı bir yardım vardı, bu oyundaysa sürekli olarak birbirine yardım eden kardeşler söz konusu. Üstelik tek referans Ico da değil. Söylediğim gibi, masalsı bir dünyası ve atmosferi var oyunun ve yol aldıkça farklı masallara göndermeler yapılıyor ya da en azından ben kendi kendime gelin güvey oldum. Örnek de verip kendimi size ispat etmek, sizi söylediklerime inandırmak istiyorum ama oyunun heyecanını da baltalamayayım, siz iyisi mi kaptığınız referansları bana bildirin. Nasıl plan?

    Diyeceğim şu ki Brothers: A Tale of Two Sons, atmosfer ve oynanış açısından oldukça eğlenceli, başarılı bir oyun olmuş. Nadiren ortaya çıkan ve oyunun tıkanmasına neden olan hataları sakince karşılayıp son checkpoint’ten devam etmeyi kabullendikten sonra da pek bir sorun kalmıyor. “1200 MP’ye değer mi?” sorusuna da “Kesinlikle evet!” cevabını verip huzurlarınızdan ayrılıyorum. (Siz bu satırları okuyana kadar bir erteleme olmadıysa oyunun PC ve PlayStation 3 versiyonları da an itibariyle Steam’de ve PlayStation Store’da yerini almış olmalı.)