İnceleme: Dig or Die

    0
    24

    Kazma kürek elimizde, biz gideriz ormana!
    Sonu gelmeyen bir kaynak avı, bitmeyen bir üretim çılgınlığı ve geldiğimiz nokta; Dig or Die!

    Dig or Die için, biraz hayatta kalma, biraz Crawl, biraz da strateji öğelerini birleştiren, isimlendirilmesi zor bir türe dahil diyebiliriz. Ben aslında bu tür oyunlara Starbound ile başladım ve ilk andan itibaren beni kendisine çeken bitmeyen, düzenli olarak bir sonraki adımı merak ettiren bir oyun yapısına sahipti. Dig or Die da Starbound’un yolundan ilerleyen yapımlardan birisi. Bu yüzden kocaman bir dünya ve sonu gelmez bir oyun içeriği için şimdiden hazır olun!


    Bitmiyor ve bitmeyecek de

    Elbette bu oyunun da bir sonu var ancak önce siz mi bitersiniz yoksa bu oyun mu orasını bilemem. Sci-Fi platformer türüne dahil olan Dig or Die’da yapılacak o kadar çok şey var ki anlatmakla bitmez. Oyunda, firması için otomatik fabrika eşyalarını tüm galaksiye satan bir CRAFT & Co elemanını canlandırıyoruz. Derken iş sırasında gemimiz bir gezegene düşüyor ve bir roket inşa edip kurtulmaya çalışıyoruz.

    Peki, bunu nasıl yapacağız?

    İşte bu noktada oyunun detaylı platform dinamikleri devreye giriyor. Elimizde hem kendimizi korumamızı hem de etraftaki objeleri toplayabilmemizi sağlayan iki adet silah bulunuyor. Bu arada belirtmeliyim ki üzerine bastığınız toprak dahil olmak üzere, harita üzerindeki hemen her şeyi toplayabiliyoruz. Bu topladığımız envanterler sayesinde de hem hayatta kalmamızı hem de gezegenden kurtulmamızı sağlayacak eşyalar üretiyoruz. Başlangıçta tahta ve basit bitkileri kullanırken zamanla daha farklı ve dayanıklı madenlerden üretim yapabilir hale geliyoruz.

    Bunun için ilk olarak üretim masamızı geliştirmemiz gerekiyor. Masamızı her geliştirdiğimizde daha farklı seçenekler ortaya çıkıyor. Bu seçenekler arasından bence en önemlileri kaynak toplama silahımıza yapabildiğimiz geliştirmelerdi çünkü her seviye daha değerli madenleri toplama imkanı sunduğu gibi, bir alt seviye madenleri de daha hızlı toplamamızı sağlıyor.

    Ayrıca, tahmin edeceğiniz üzere, harita üzerinde bizim bu gezegene ait olmadığımızın bir hayli farkında olan bir doğal yaşam var. Bu sebepten düzenli olarak saldırı altında olacağınızı belirtmek isterim. Özellikle, sabah ve akşam olarak ikiye ayrılmış olan oyunun akşam vakitlerinde saldırıların büyük oranda arttığını, hatta bizim ilerleyişimizle birlikte daha da şiddetlendiğini söyleyebilirim. Bu yüzden tüm bu saldırılara karşı koyabilmek için sağlam bir üs yaratmak şart. Elimizdeki materyallerle yaratabileceğimiz üssümüzü, üreteceğimiz koruma kuleleri ile de desteklemek mümkün.

    Tabii siz tüm üssü kurup artık düşmanlara karşı durabildiğinizi zannettiğiniz anda, devreye doğa olayları girmeye başlıyor. Bir anda bastıran yağmur sele dönüşüp her yeri su altında bırakabildiği gibi, beklenmedik bir Meteor yağmuruna tutulabiliyorsunuz. Dig or Die’da tüm bu düşmanlar ve afetlerle tek başınıza mücadele edebileceğiniz gibi co-op seçeneği sayesinde bir arkadaşınızın da size katılmasını sağlayabilirsiniz.

    Dig or Die genel hatlarıyla eğlenceli bir oyun olsa da “normal” zorluk seviyesinde bile gerçekten oyuncuyu zorlayabiliyor. Üstelik, sürekli oarak aynı şeyleri yapmak da çok sıkıcı olabiliyor. Sonuçta, etrafı gezip kaynak toplamak meşakkatli bir iş ve herkese göre değil. Yine de genel hatlarıyla Dig or Die’ın kendi türünde iddialı bir oyun olduğunu söyleyebilirim.


    Gece olduğu zaman artan saldırı miktarı ne yazık ki tek derdimiz değil. Oyunda bize karşı koyan düşman birlikleri bir hayli akıllı. Her nerede olursak olalım, bir şekilde bize ulaşmayı başardıkları yetmiyormuş gibi bir de bunu kendilerine en rahat gelen yoldan yapıyorlar.