İnceleme: Roots of Insanity

    0
    22

    Korku oyunları ve korku unsurlarıyla aram hiçbir zaman iyi olmamıştır.

    Fakat gariptir, tıpkı korku filmleri gibi, korku oyunlarına da ilgim bir başkadır. Ne kadar korksam da dayanamıyorum, ilişkimiz bu denli garip. Bu kötü girişin sebebi ise oyunu anlatmak için heyecan duyuyor olmam. Önüme çıkan herkese bu oyunu anlatır oldum, çünkü zombilere tinerci gibi yaklaşıp bıçakla tehdit ettiğim ilk oyun tam karşınızda duruyor!

    Roots of Insanity, -herkese yalan söylerim fakat sana yalan söyleyemem pek kıymetli okuyucu- gerek korku oyunu olması, gerekse artık bıkkınlık veren zombi teması sebebiyle ile çokça ön yargıyla başladığım bir oyundu fakat oynayışımın daha altıncı dakikasında bu ön yargımı kırmayı başardı. Bana göre gurur kaynağımız olan Crania Games, Unreal Engine kullanarak geliştirdiği oyun ile çok başarılı bir işe imza atmış.

    Kabul edelim ki korku oyunlarında anlayamadığımız bazı şeyler vardır. Mesela birileri oraya gitme dediği halde karakterimizin koşarak oraya dalması gibi…

    Hikaye şöyle: yönlendirdiğimiz pek saygın Riley McClain, çalışmakta olduğu August Valentine hastanesinde gece nöbetine kalan şanslı bir doktor. Kullanıma kapatılmış olan B bloktan gelen çığlık üzerine hastane güvenliğini aramaya gidiyor fakat bir de bakıyor ki güvenlik yerinde yok. İş başa düşer ve b bloğa dalar. Kütüphanenin ilerisine gitme diyen nota da aldırmaz. Hastanede bir olaylar dönüyordur ve bu olayları çözmeyi bir görev edinmişizdir. Yerden bulduğumuz döner bıçağı ile bütün oyun boyunca neler olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz.

    Bu en çok sevdiğim döner bıçağına birazdan geleceğim. Başta kötü yanlarını anlatmak istiyorum.

    Oyunda en büyük engelimiz ise annemizin öldüğü dönemden bize anı kalan epilepsi. Başlarda bu krizler sizi çaresiz bıraksa da alıştıktan sonra sadece vakit kaybı oluyor. Çünkü büyük bir kriz geldiği zaman anlıyorsunuz ne olacağını. Spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum….

    Oyun, genellikle karanlık yerlerde geçiyor. Can damarımız olan kameramızın pilleri sürekli tükendiği için, girdiğiniz odalarda gerekiyorsa taş altlarına bakarak pil topluyorsunuz. İlk eleştirim buraya olacak. Oyunu bitirdiğimde yalnızca 3 kez pil değiştirdim ve çantam da pil doluydu. Demek oluyor ki piller her tarafta. Diğer bir göz önünde duran şeyler ise can şişeleri. Bildiğimiz öksürük şurubu şişelerinde bulunan can yenilemeleri, her dolaptan, her sandalye tepesinden çıkabiliyor. Evet yine hırsız gibi tüm çekmece, dolapları karıştırıyoruz.

    Oyunun korku etmenleri, bölümlere çok güzel ve dengeli yayılmış durumda. “Buradan bir şey çıkar” dediğiniz yerde sizi yanıltmayı çok seviyorlar. Sorun ise şurada; nasıl olsa bir şey çıkmayacak diye daldığınız yerde altı zombi birden üstünüze atlayabiliyor. Korku etmenleri de genellikle “jump scare” olarak karşınıza çıkıyor. Başlarda aklınızı alsa da bir yerden sonra alışıyorsunuz. “Bir yer” dediysem de oyunun toplam oynanışı maksimum üç saat sürüyor. Evet, hikaye birazcık kısa. Tadı damağınızda kalıyor. Bitince durup “ben bu oyunu sevdim ya!” diyerek tekrar başlamayı düşünüyorsunuz.

    Diğer bir kötü gibi görünen ama emin olamadığım yönü ise oyunda zıplama yada eğilme gibi özellikleriniz yok. Tamamen düz koşu ve sessiz olmayan bir yürüyüşe sahipsiniz. Bu çok sesli yürüyüşünüzün güzel yanı, zombi (yada denek?) sizin ayak seslerinizden rahatsız olup size gelmiyorlar. Buna rağmen iç mekanlarda silah kullanmanız yasak(evet bir yerde elinize silah geçiyor) neymiş efendim zombiler silahı duyabilirmiş. Elimde döner bıçağı var, duysa n’olur!(Dört zombinin arasından çıkamadı…)

    En sevdiğim şeyler ise elimize geçirdiğimiz döner bıçağı ve silah. Silahın kullanışı zor, bazı durumlarda sadece bahçelerde kullanabildiğiniz halde altı yada yedi isabetli vuruşta zombi ölüyor. Kafasından tek kurşunda öldürme ise sadece hayallerde kalıyor.

    Bıçak ise daha işlevsel. Üstünüze koşmayan efendi zombilere bile “sen kime bakıyorsun?!” diyerek saldırmışlığım var. Anlayışla karşılamanızı bekliyorum sevgili okuyucu, çok gerilmiştim… Oynamaya başladığınız ilk anlarda çok can kaybetseniz de biraz alıştıktan sonra hiç hasar almadan çok rahat zombileri kesebiliyorsunuz.

    Oyunun finali ise adeta Inception filminin finali. Oyunu bitirenler toplaşsa herkes farklı bir şey söyleyebilir. O yüzden Crania Games adeta bir Nolan durumunda.

    Sonuç olarak bu korku oyunu kısa da olsa çok keyifli bir oyun. Gerek korku etmenleri, gerekse karakterimizin ağız dolu sizin edemediğiniz küfürleri etmesiyle duygu tatmini yaşatıyor. Umarım bu oyun burada kalmaz ve daha iyileri gelir.

    Doruk Demirüstü