Life is Strange: Episode 3 – Chaos Theory

    0
    16

    Öyle oldu, böyle bitti derken Life is Strange’in üçüncü bölümündeyiz nihayet. Şimdiye kadar neler oldu, neler bitti… Burada sadece onları anlatsam yeridir ki zaten oyunun kalan diğer yanları için anlatacak per bir şey kalmadı. İlk bölümün bendeki etkisini üçe katlayan ikinci bölüm, yerini üçüncü bölüme bırakırken, bu bölümün sonunda da olaylar iyiden iyiye zıvanadan çıktı.

    03

    Bu arada, Resident Evil: Revelations 2’den sonra ilk defa dizi kıvamında bir oyun serisini inceliyorum. Hatta Life is Strange’in baskın tarafı hikayesi olunca, olay daha da lezzetli bir hal almaya başladı. Aslında şöyle bir şey de var, böyle bir seriyi yazarken spoiler vermemek için debeleniyorum her seferinde ama artık aramızda oyuna üçüncü bölümünden başlayacak biri olamayacağı için ben paldır küldür spoiler vermeye hazırım şu anda. (Öyle biri varsa da lütfen döverek uzaklaştırın.) İkinci bölümü oynayıp üçüncünün tadına henüz bakamayanlar da rahat olsunlar, çok eşelemeden geçiştireceğim spoiler olabilecek yerleri.

    Anlaştıysak yolumuza devam edelim. İkinci bölümün, yani Out of Time’ın sonu biraz garipti. (Söylemem!) Max ve Chloe birbirini yıllar sonra bulmuş birer çocukluk arkadaşı olarak samimiyeti iyiden iyiye ilerlettiler. Blackwell Academy’de Rachel’ın sırra kadem basarak ortalıktan bir anda yok olmasının arkasındaki sır perdesi hala ağırlığını korurken, ortama dramatik bir olay daha dahil oldu. İkinci bölümü oynayanlar bunun Kate’le alakalı olduğunu tahmin ederler ama Kate’e ne olduğu, oyunun seçim noktalarında değişebildiği için burda ağzımı tutuyorum. Yine de benim seçimlerim biraz fazla dramatik oldu diyeyim ve başıma gelenleri tahmin edin işte.

    Üçüncü bölümde Max ve Chloe’yi daha bir yakın gördüm. Kafayı Rachel’ın kaybolmasına ve Kate’in… (İşte bundan bahsediyorum. Spoiler havuzunun içinde su yutmamaya çalışıyorum deli gibi. Neyse…) Max ve Chloe, Rachel’ın izini sürmeye kararlıydı onları bulduğumda. Şüphelendikleri insanlar vardı ve tabii ki kanıt bulmak gerekiyordu. Olay bu örgüde devam ederken hikaye bir anda Chloe tarafına ağırlık verdi. Hatırlarsanız, Rachel ve Chloe arasında yakın bir dostluk (Hatta dostluktan öte, biraz daha özel bir ilişki.) olduğunu öğrenmiştik. Bu durumu Max kıskandı mı, bilemedim ama içten içe bir gocunma var sanki. Chloe’nin pek de sağlam olmayan aile ve ruh yapısı, bütün ağırlığıyla var bu bölümde ki bölümün sonu, direkt olarak Chloe ile ilgili. Öyle bir son ki hatta… (Şeytan diyor bağıra bağıra söyle!)

    05

    İlk bölümden bu yana yaptığım ufak tefek seçimerin de sonuçlarını almaya başladım bu arada. Mesela, anlatmakta zarar görmüyorum, Max’in odasındaki çiçeği iki kere suladım diye çiçek kurudu. Sözde çiçek kurumasın diye habire suluyordum ben o zavallıyı. Bildiğiniz ters köşe oldu yani. Bunun haricinde aşırı sürpriz olabilecek birşey olmadı ama bir yandan ikinci bölümde yaptığım o ağır seçimleri hatırlıyorum, ilerde çok fena şeyler olabilir. Seçimler, oyunun hikayesinde yarattığı ağırlığı bu bölümde iyiden iyiye kuvvetlendiriyor yani anlayacağınız.

    Giderek kuvvetlenen bir gidişatı var Life is Strange’in ve şu dakikadan itibaren tavsiye vermem gerekirse, bence bu zevki kaçırmayın. Yeterince gaza gelemediyseniz şunu da söyleyeyim gitmeden: Max’in artık fotoğraflarla etkileşime geçip geçmişi değiştirme gücü de var! Artık zaten öyle bir noktadayım ki bir kelime daha etsem, taşlanacak seviyeye geleceğim. O yüzden artık susuyorum ve hikayeyi sizin ellerinize bırakıyorum. Artık siz ne yaşarsınız, orasını bilemem.

    Ertekin Bayındır