Eveeeet, sona doğru yaklaşıyoruz yavaş yavaş… İlk sezonun sonuna yaklaşıyoruz tabii, daha ikinci sezon var. İlk sezonun dördüncü bölümünü de bitirdik çok şükür ve sadece bir bölüm kaldı ki o da kim bilir ne zaman piyasaya düşecek. Buraya kadar geldikten sonra şunu fark ettim ki hakikaten bağımlılık yapmış bende Life is Strange. Bağımlılık derken, her bölüm bittiğinde biraz daha üzülmeye, sabırsızlanmaya ve meraklanmaya başladım. Olaylar birbiri ardına patlak verirken, her bölümün sonu ciddi ciddi ters köşe olmaya başladı. Dördüncü bölümün sonu da herhalde olabilecek en sağlam ters köşedir…
Dördüncü bölümün sonunu size “Lönk!” diye söylemem, merak etmeyin. Ama tekrar ve tekrar hatırlatmak gerekirse bu yazı, seriyi hiç oynamamışlar için bol bol spoiler içerecektir. O yüzden, ilk sezona hiç başlamadıysanız, bu sayfadan uzak durun.
Üçüncü bölümün sonunda neler olmuştu, şöyle bir hatırlayalım. Max ve Chloe, sırra kadem basan Rachel’ın izini sürmeye başlamışlardı ve Chloe ile Rachel’ın ilişki bazında aslında ne kadar derin bir mazileri olduğu ortaya çıkmıştı. Olaylar biraz daha Chloe’nin üzerine odaklıydı ki üvey babası David’den kurtulmak için inceden inceden adamın kuyusunu kazmaya başlamıştık ve başarılı da olmuştuk. Max, fotoğraflara odaklanarak o ana gidebildiğini ve olaylara müdahale ederek alternatif bir gelecek yaratabildiğini fark etmişti ve Chloe’nin asıl babasının ölümüne neden olan trafik kazasının önüne geçmeye kalktı. Sonuç mutlu son olacak derken, her şey daha kötü bir hal almıştı: Chloe, ciddi bir trafik kazası sonucu tekerlekli sandalyeye mahrum kalmıştı.
Dördüncü bölüm, tam olarak buradan başlıyor. Chloe’nin asıl babası hayatta ama bizzat kendisi felçli olarak makineye bağlı şekilde yaşıyor. Ailesi ağır tedavi masraflarının altında gün geçtikçe eziliyor ve sonuç olarak, Price ailesinin durumu hiç de iyi değil. Dördüncü bölümün sadece bu konuya odaklanacağını sanarken sahne kısa sürüyor ve Chloe, Max’ten fişini çekerek bu acıya bir son vermesini istiyor. Burada ağır bir seçim sizi bekliyor ki ben hiç düşünmeden reddettim bu teklifi. Akabinde bu duruma yol açtığımız geçmiş sahnesine geri dönüyoruz, Chloe’nin babasının trafik kazasında hayatını kaybetmesine müsaade ediyoruz ve her şey normal haline geri dönüyor.
Bundan sonrasında Chloe ve Max, araştırmalarına kaldıkları yerden devam ediyorlar, yani Rachel’ın kayboluşunun ardında yatan gizem perdesinin derinlerine iniyorlar. Olayın odak noktası ve bir numaralı şüphelimiz de Nathan ki kendisinin Prescott ailesine mensup zengin bir kişilik, aynı zamanda psikopat bir ergen olduğunu biliyorsunuz. Kate’in ölümü, David Matsen’ın tuhaf araştırmaları ve daha önce Rachel ile münasebeti olduğunu ortaya çıkardığımız torbacı Frank’in ağzından dökülenler derken, kendimizi derin bir bilmecenin içinde buluyoruz. Tam Rachel’ı bulduk derken…
Yok… Bundan sonrasına elleşmeyeyim, gerisi size kalsın. Bu arada, Arcadia Bay’in başına gelecek o Tornado felaketine dair karaya vuran balinalar, ölü kuşlar ve ani mevsim değişikliklerinden başka herhangi bir detay yok bu bölümde de. Ama inanılmaz bir final var… Ben ağır bir spoiler vermeden kaçayım ve hikayenin muhteşem tadını size bırakayım. Beşinci ve son bölümde tekrar görüşmek üzere…
Ertekin Bayındır