Saints Row IV

    0
    14

    Size şunu söyleyebilirim ki oyunu bırakıp şu yazının başına zar zor oturdum. Tüm dergi, yazıyı teslim edeyim diye bekliyor ama yok; kalkamadım bir türlü başından! Bunun nedeni, oyunun bir seferde, size yapılacak tonla işi sunması. Buna da online oyun dilinde “MMORPG” denir aslına bakarsanız. Herhangi bir online oyuna atılmışsanız bilirsiniz; yapılacak o kadar çok iş vardır ki bir görevi yapmaya giderken bile ilginiz dağılıp haritanın bir başka ucundan çıkabilirsiniz. Saints Row IV de aynen böyle bir oyun olmuş. Steelport’a salıverildikten sonra birkaç görev yapıp ardından şehrin her tarafını taramaya başladım, görevleri unuttum gitti.

    Peki bu, bir oyunu iyi yapmaya yeter mi? Bu sorunun cevabını incelemede vereceğim, merak etmeyin fakat spoiler vermek gerekirse çok da olumlu konuşmamı beklemeyin.

    26Uzaylının derdi kırmızı pabuç!
    Amerikan Başkanı’nı kontrol ettiğimiz bir oyun Saints Row IV. Amerikan Başkanı aynı zamanda Saints çetesinin de başında. Başkanın bir çete lideri olması garip tabii ki ama Saints Row’dan bahsediyoruz; burada ne ciddi ki? Başkan bir konuşma yapmak üzere Beyaz Saray’da ilerlerken, uzaylıların saldırabileceği tehlikesi ona bildiriliyor ama o dinlemiyor. Bu diyaloğun üzerinden saniyeler geçmiyor ki uzaylılar gerçekten saldırıyor ve akıllı, işlerine yarayan insanları kaçırmaya başlıyor. Amerikan Başkanı korkak davranmıyor, uzaylılarla arbedeye giriyor ama sonunda olan oluyor ve yakalanıyor.

    Ben sanıyordum ki olaylar dünyamızda geçecek. Fakat diyordum ki sıradan bir insan olan Başkan nasıl süper güçler kazanacak? Her şey bir süre sonra ayyuka çıktı ve anladım ki Matrix benzeri bir sistemdeyiz. Steelport şehri, gerçek bir şehir değil; tamamıyla uzaylıların oluşturduğu dijital bir aldatmaca. Ve biz de ne yapıyorsak bu sistemin içinde yapıyoruz. Amacımız da sistemi içeriden çökertip uzaylıların ana sistemini de beraberinde götürmek!

    Önceki Saints Row oyunlarını oynayanlar, burada olanlara tanıdık olacaklardır çünkü oyunda olan biten, öncekilerden pek farklı değil. Çete olayı artık yok, bunu bir kenara yazın. Uzaylıların kontrol ettiği bölgeler ve Saints’in kontrolündeki alanlar şeklinde ikiye ayrılıyor bölge paylaşımı.

    Oyuna birkaç ana görev yaparak başlıyoruz ama kısa sürede yan görevler de beliriyor. Yan görevleri iki tane yardımcınızdan alıyorsunuz ve ilk baştaki yan görevlerin tamamı, size oyun dünyasını tanıtmak üzere tasarlanmış. Fakat dediğim gibi, daha önce Saints Row oyunlarını oynadıysanız, görevleri yapmadan, haritada yer alan aktiviteleri kendiniz de keşfedebilirsiniz.
    Özellikle ana görevler çeşitlilik gösteriyor ki bu iyi bir şey. Fakat oyunun kurgusuna, işlenişine çok takılmamanız lazım zevk almanız için. Örneğin, GTA’da görevlerin başı, ortası, sonu hep akılda kalıcı sahnelerle doludur, diyaloglar olur, beklemediğiniz olaylar vuku bulur. Buradaysa yapaylık, her haliyle kendini belli ediyor. Yani olaylar aslında uzaylı istilası veya hikâye etrafında dönmüyor, size sunulan kocaman dünyadaki mini oyunlar gibi gözüküyor. Bunun benzeri bir durumu Just Cause 2’de görmüştüm ama orada bile daha oturaklı bir durum vardı.

    Görevleri yapmak size yeni güçler ve “cache” adındaki parayı kazandırıyor. Ayrıca oyunda her yaptığınız iş veya aktivite, rank’inize etki ediyor. Rank’i bir nevi seviye olarak düşünebilirsiniz. Bazı güçleriniz ve yetenekleriniz, belirli bir rank’e gelmediğiniz sürece açılmıyor, o yüzden görevleri yapmak önemli.

    Sıradan görevlerin ötesinde, bu oyunda yapacak o kadar çok şey var ki büyük ihtimalle zamanınızın çoğunu bunları yaparken harcayacaksınız. Fakat bunun öncesinde, oyundaki kolaylık seviyesinden bahsetmek istiyorum.

    37Ne bakıyorsun suratıma?
    Arkadaşlar, oyun çok kolay. Öylesine kolay ki oyunda bir kez bile ölmedim. Ölmek için çaba sarf etmek gerekiyor gerçekten. Hele ki sağlık puanını etkileyen güçlendirmeleri de yaptıysanız, ölmeniz pek zor.

    Normalde, bu tip sandbox oyunlarında oyuncunun nereye, nasıl ulaşacağı zaman içerisinde daha rahat bir hale büründürülür. Saints Row IV’ün ilk saatinde, havalarda süzülebilen ve inanılmaz yüksekliklere zıplayıp duvarlarda koşabilen bir süper kahraman haline geliyorsunuz. Bu ne kadar eğlenceli olsa da oyundaki birçok özellik bir anda anlamsız hale geliyor. Örneğin, araç kullanımı… Etrafta arabasından, tankerine, tankından, motosikletine kadar birçok araç bulunuyor ama bir noktadan, diğer bir noktaya ulaşmak için bunların hiçbirine ihtiyaç duymuyorsunuz çünkü arabalardan hızlı koşabiliyor, yolları takip etmeden, havadan istediğiniz noktaya ulaşabiliyorsunuz. O kadar araç modifiyesi eklenmiş oyuna, garaj özelliği getirilmiş ama araçlar sizi yavaşlatıyorken, neden inatla arabaya binmeye çalışasınız ki?

    Bir anda haritanın her tarafına rahatça ulaşabilmek bir yana, yine birkaç saat içerisinde ölümsüz bir hale geliyorsunuz. Silahlarınız belki çok güçlü olmuyor ama yapay zekâ o kadar şapşal ve sağlık puanımız o kadar fazla ki tek bir tabancayla sekiz tane Zinyak askerini rahatlıkla öldürebiliyoruz. Buna, kısa sürede elimize geçen Blast gücünü de ekleyince durdurulamaz bir hale geliyoruz. Oyundaki en büyük zorluk, bazı boss kıvamındaki güçlü yaratıklarda (Etraflarında kalkan olan Warden’lar mesela.) karşımıza çıkıyor zira bunlardan sağlık nesneleri pek az düştüğü için dikkat etmezsek yaralanabiliyoruz.

    Oyunun bu kadar kolay olması, sizin değişmez üstünlüğünüzün fazla ortada olmasına neden olmuş ve hiçbir mücadele bırakmamış. Bu nedenle oyunu sadece MMORPG mantığında düşünüp “bir şeyleri tamamlamak” için oynamaya devam ediyorsunuz.

    Bu “bir şeyler” konusunu açalım şimdi. Steelport’ta dolaşırken, haritada birtakım kırmızı ve mavi soru işaretlerine rast geleceksiniz. Bu bölgelere uğradığınızda sizi farklı farklı aktiviteler karşılayacak. Bunlardan bir tanesi, Insurance Fraud. Daha önce de yaptığımız bu işte amacımız, kendimizi yerden yere atıp bolca hırpalanmak. Yeni güçlerimiz sayesinde hızla koşup zıpladıktan sonra bu iş çok kolaylaşıyor. Hele ki arabaların bol olduğu bir caddede yaparsanız, altını kapmamanız elde değil. (Bu konuya değineceğim.) “Mayhem” başlığını daha önceden tanıyoruz ki bence oyundaki en eğlenceli aktivitelerden bir tanesi halen. Mayhem noktalarında farklı türde Mayhem görevleri oluyor. Bir tanesinde elinize kara delik silahı tutuşturuluyor ve yakınındaki her şeyi içine çeken bir kara delik yaratan bu silahla, belirtilen miktarda hasar vermeniz isteniyor. Bir diğerinde bir tanka oturuyoruz, bir başkasında bir uzaylı gemisine binip gökten saldırıyoruz. Saints Row IV’e özel olarak mech kullanabildiğimiz bir Mayhem türü de oyuna eklenmiş. Bolca ateş gücüne sahip robot, yerden yükselip belirli bir seviyeye kadar da yükselebiliyor. Mayhem görevlerinde her patlattığınız şey paraya dönüyor ama haritadaki hedefleri vurmak daha da çok para kazandırıyor.

    Yine Saints Row IV’e özel olan Rift’ler de bambaşka bir oynanışa sahip. Arada şunu hatırlatayım ki bu oyundaki kurguya göre, Steelport’un sıradan yaşantısını ne kadar bozarsak, sistemi de o kadar fazla tahrip ediyoruz. Yani tüm bu aktiviteleri yapmamızın amacı, sisteme zarar vermek… Rift’lerde de bilgisayara zarar vermek esas ve bunu yapmak için bir platform oyununun içine bırakılıyoruz. Amacımız, düşmeden, artarda sıralanan platformları takip ederek, zaman bitmeden zirveye ulaşmak. Platformların ortasına düşmek daha fazla puan getiriyor; aynı zamanda hızlı olmak da. O yüzden Rift bölümlerinde altın kazanmak için hem iyi hedefleme yapmak lazım, hem de hızlı olmak. (Rift bölümlerinin sadece hızı ön plana alan bir versiyonu ve Telekinesis gücünü kullanmamızı gerektiren bir başka şekli de var.)

    Diğer aktiviteler arasında artarda gelen, farklı türde düşmanlardan oluşan dalgalara karşı koymak var. Bunun adı “Virus Upload” olarak oyunda yer alıyor ve virüs yüklenene kadar düşmanlarla mücadele etmemiz ön görülüyor. Hepsi birbirinden farklı tipteki araçları çalıp polis peşinizdeyken bir başka noktaya götürmeyi içeren bir aktivite de var ki bunun sonunda kaçırdığınız araç da garajda kullanıma açılıyor.

    54Süper hızımızı kullandığımız koşu yarışlarının ötesinde, haritada hâlihazırda ele geçirilmeyi bekleyen noktalar da dikkat çekiyor. Zinyak askerlerinin korumasında olan Flashpoint noktaları var örneğin. Bunları ele geçirmek için bu noktada bekleyen askerleri temizlemeniz yeterli oluyor. Hotspot noktalarıysa daha meşakkatli bir işlem istiyor. Zaten Hotspot noktalarından toplamda altı tane var ve kocaman, kırmızı bir küreyle korunan alanı ele geçirmek için ilk önce bu güç kalkanını oluşturan birkaç noktayı devre dışı bırakmanız gerekiyor. Bunu yaparken eğer etrafı çok fazla yakıp yıkarsanız, uzaylıların farkındalığı da artıyor ve bir Warden gelebiliyor karşınıza.

    Saints Row IV’e özel bir başka eklenti de kuleler. Beş tane upuzun kule var Steelport’ta ve bunların tepesine çıkarak o kuleyi ele geçirebiliyoruz. İlk kuleyi tırmanmak biraz zor ama puanlarınızı zıplamaya yatırırsanız, diğer kuleleri kolaylıkla ele geçirebiliyorsunuz. Kulelerde karşınıza hiç düşman çıkmıyor, sadece platform yeteneğiniz ölçülüyor.
    Bahsettiğim Mayhem, Blazin, Fraud ve Rift görevlerinde başarınıza göre de ölçülüyor ve ona göre para ve tecrübe puanı kazanıyorsunuz. Bir görevi hangi derecede bitirmeniz gerektiği size belirtiliyor ve diyelim ki bir Mayhem görevinde bronz, 100.000$’lık hasar karşılığında veriliyorsa altın için 600.000$’lık hasar vermeniz gerekebiliyor.

    En güçlü benim!
    Matrix’in Neo’su kıvamındaki karakterimiz, birçok farklı silah taşımanın yanında, özel güçlere de sahip ama önce ilginç silahlardan bahsetmek istiyorum. Çok övülen Dubstep Gun, maalesef zor kullanımı yüzünden çok iyi işlemiyor ama çok orijinal bir silah olduğu da bir gerçek. Şarj edip ateşledikten sonra Dubstep müziği eşliğinde, ritme göre enerji ışınları atıyor silah ve şarjı bitene kadar bunu devam ettirebiliyor. Black Hole Gun yine her şeyi içine çekiyor, Inflato-Ray düşmanlarınızın kafasını büyütüp patlatıyor. Ünlü Abduction Gun ise hedeflediğiniz canlıların, bir uzay gemisinden çekiliyormuş gibi göğe yükselmesini sağlıyor; grup halinde duran düşmanlara karşı bayağı etkili kendisi.

    Silahların yanında süper güçlerimiz de var ki bunların faydasını da bolca görüyoruz. Yükseklere zıplamanın, süzülmenin, süper hızda koşmanın ve duvarlara tırmanmanın yanında üç farklı elemente sahip bir Blast gücümüz var. Buz, Ateş ve zihin kontrolü olarak ayrılan Blast’in yeniden dolma süresini azalttığınız takdirde bayağı kullanışlı bir güce sahip olmuş oluyorsunuz. Yüksekten bolca ineceğinizi göz önünde bulundurunca, Death From Above bayağı işe yarıyor. Telekinesis ile bir şeyleri (Tank da dâhil.) kaldırıp atabiliyor, Buff ile gücümüze güç katıyoruz. Ufak çaplı bir deprem yaratmak için de Stomp gücümüz bulunuyor.

    67Bu güçleri zaman içerisinde kazanıyoruz ama hangilerini, nasıl geliştireceğimiz bize bırakılmış. Bu güçleri geliştirmek için de Steelport’un her yerine yayılmış olan 1.400 tane data cluster’ını bulmamız gerekiyor. Neyse ki hepsi parıl parıl parlıyor da rahatlıkla buluyoruz. Şunu da bilmelisiniz ki oyundaki her şeyi bırakıp bu cluster’ların peşinden gideceksiniz…

    Bir dönemin sonu
    Ben oyunu PC’de oynadım arkadaşlar ve ayarları da en yüksek seviyeye çektim. Ve anladım ki oyun PS3 ve Xbox 360 ile de uyumlu olsun diye grafikler üzerinde hiç durulmamış. Bir helikopter geliyor, maşallah sıfır detay. Kaplamalar deseniz HD değil, bir şey değil. Modellemeler minimum detayda, çevre detayı deseniz ne gezer… Saints Row IV, eğlenceyi ön plana çıkaran bir oyun olduğu için görsellik pek ön plana çıkarılmamış ama kesinlikle daha iyi olabilirdi.
    Bin bir tane yapacak iş olması çok güzel olsa da heyecan uyandırmayan senaryo, vasat grafikler ve aşırı kolay oyun yapısı yüzünden bence Saints Row IV, oynanıp geçilecek bir oyun olmaktan öteye gidemiyor. Eğlenceyse eğlence ama “amaçsız eğlence” de bir yere kadar bana sorarsanız…