Shelter

    0
    13

    Belli bir sayıda oyun oynadıktan sonra çoğu oyuncu bir şeylerden şikâyet etmeye başlar. Kimisi grafiklerin neslin gereğini yerine getiremediğinden şikâyet eder, kimisi oyun geliştirme maliyetleri düşerken fiyatların arttığından, kimisi de artık özgün oyunlarla karşılaşamadığından. Bu üç şikâyetin de belli başlı, haklı yanları olmakla beraber oyun dünyasının yaratıcılık konusunda yerinde saydığı gerçeğini kabul etmek gerek. Shelter, işte bu yerinde sayan oyun dünyasında var olmaya, ismini duyurmaya çalışan bağımsız ve özgün yapımlardan biri olarak oyun severlerin karşısına çıkıyor.

    Bir porsuk ailesinin annesi rolünü üstlendiğimiz oyunda amacımız, hayatta kalmak ve ne pahasına olursa olsun yavrularımızı da hayatta tutmak. “İnsan, evladını ayırt etmez” misali, beş yavrumuzu da beslemeli ve onları güvende tutmaya özen göstermeliyiz. Yavrularımızı yerdeki meyveleri topraktan çıkararak, ağaçlardaki meyveleri düşürerek ve elbette ki başka hayvanları avlayarak besleyebiliyoruz. Yavrularımızın karnını doyurabilmek adına başka ailelerin yıkımına sebebiyet vermemiz gerekmesi aslında hayatta kalmanın tek kuralı, değil mi? Su kenarındaki kurbağaları, deliklerinden çıkmasını beklediğimiz fareleri ve başıboş tilkileri avlarken içimizden bir ses bu kuralı hatırlatarak “Av olma sırası bize ne zaman gelecek?” sorusunun kelimelere dökülmesini sağlıyor. Beş yavrunun bakımı büyük sorumluluk ve bu büyük sorumluluk her an bir kartal pençesiyle hafifletilebiliyor. İlk acı kaybımızdan sonra oyunun ciddiyetini daha net hissediyor ve ortalıktan koşturmayı bir kenara bırakıyoruz. Artık gerekli olmadıkça koşturmayan, yavrularıyla arasındaki mesafeyi gözeten ve bir gözüyle daima arkasındaki yavrularını izleyen bir anne porsuk olup çıkıyoruz. Böylelikle yavrularımızın acıktıkça renklerinin solduğunu fark edebiliyoruz. 08

    Renkleri beyaza yaklaştıkça kendileri de ölüme yaklaşan yavrularımız için daima etrafı iyice araştırmamız gerekiyor. Bazen karınları tok olduğunda bile daldaki bir elma gözlerine çok hoş görünebiliyor. Yavrularımız gerçekleri henüz kavrayamadıklarından peşimizden gelmeyi bırakıp elma ağacının etrafında dolanabiliyorlar ama doğa böyle inatlaşmalar için çok tehlikeli bir yer. Bu yüzden istedikleri elmayı en kısa sürede onlara vermek iyi bir tercih. Bu inatlaşmalar bizi av konumuna düşürdüğündeyse saklanmak için kaçmaktan ve saklanmaktan başka şansımız kalmıyor. Çalılar altından hareket etmeli ve hayatta kalabilmek için bulabileceğimiz tünellere saklanmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Tabii ki bütün bunlar olurken de güneşin batmadığından emin olmalıyız. Karanlıkta hassaslaşan yavrularımız, duydukları sesler nedeniyle bir oraya, bir buraya delirmişçesine koşuşturmaya başlayabiliyorlar.

    Bu hem bizi vahşi hayvanlara karşı açık hedef haline getiriyor, hem de daha çabuk acıkmamıza neden oluyor. Haliyle geceleri sakin kalmaları için yanlarından ayrılmayıp sürü halinde hep beraber hareket etmek bir diğer iyi tercih. Sanatsal grafikler ve başarılı müzikler eşliğinde gelen bu oyunu fiyatının da düşük olmasından güç alarak oyunlarla ilgili herkese öneriyorum. Böyle oyunlara insanoğlu olarak ihtiyacımız var; belki bu oyundan sonra hayvanlara eziyet ederken, onları ailelerinden koparırken ve yaşam alanlarının yok olmasına sebebiyet verirken bir daha düşünürüz.