The Book of Unwritten Tales 2

    0
    9

    [title type=”h2″]Bu yolculuk karmakarışık![/title]
    İlk oyunu 2011 yılında çıkan yapımı açıkçası deneyim etme fırsatım olmamıştı. Nitekim bu ay itibariyle ikincisini oynama fırsatım oldu ve ne kadar çok şey kaçırdığımı anlamış oldum. Adventure / macera oyunlarına küçük yaştan beri gönülden bağlıyım. Şüphesiz 90’lı yıllarda çıkan oyunların bu bağdaki önemi çok ama her geçen yıl daha da azalan adventure oyunları, The Book of Unwritten Tales 2 gibi yapımlarla ayakta durmayı başarıyor.

    03

    [title type=”h2″]Her şey olabilir![/title]
    The Book of Unwriten Tales 2, “point & click” türünün bir örneği. Günümüz oyuncuları için bu durum başlı başına bir işkence, farkındayım ama siz yine de inat edip bu türe bir şans verin zira çok fazla şey kaçırıyorsunuz! Efendim, oyuna Elf prensesi rolündeki Ivo ile başlıyoruz. Annesi tarafından zorla evlendirilmek istenen kızcağızımız, bir şekilde bu kaderden kaçmanın peşinde. Biz de tam bu noktada devreye giriyoruz. Oyunun açılış sahnesinden zaten o güzide adventure mekaniklerini anında görebiliyoruz. Etraftaki objeler bir bir göze çarpmaya başlıyor ve hemen neyi, neyle birleştirip ne yapacağını düşündürüyor insana. Fakat durun, The Book of Unwritten Tales 2 öyle ezberden oynanacak bir oyun değil. Onun en büyük farklılığı, bugüne kadar bizi kısıtlı bir alandaki bulmacaları çözmeye iten mekanikten olabildiğince uzak kalması. Tek bir yer yerine belirli bir bölgede ileri – geri hareket etmemizi ve bu esnada takip yeteneğimize normalde olduğundan çok daha fazla güvenmemizi istiyor. Dolaştıkça etrafta etkileşime geçecek daha fazla obje ortaya çıkıyor ve bir noktadan sonra nasıl kombinasyonlar yapacağımız hakkındaki düşüncelerimiz karışıyor. Hani zaten her yer bulmaca, bir de ne kafa karıştırıyorsunuz! Hah ama adamlar bu konu hakkında da harika bir sistem kurmuşlar: Diyalog. The Book of Unwritten Tales 2’de gördüğüm diyaloglar, bugüne kadar bir adventure oyununda gördüğüm en uzun diyaloglar olabilir. Daha da önemlisi, bu diyalogların karşımıza çıkan bulmacaları çözmek için ölümcül bilgiler veriyor olması çoğu zaman. Hemen her türlü karakterle etkileşime geçebildiğimiz oyunda, konuşmaları hızlı hızlı geçmek ya da dinlememek gibi bir seçenek söz konusu değil. Bölümler ilerledikçe büyüyen haritalar zaten oyunu otomatik olarak zorlaştırıyor ve böyle bir noktada ne yapacağınızı bilmeden etrafta dolaşmanın hiçbir önemi kalmıyor. Büyüyen haritalar demişken, bir bölgeden diğerine geçmek için çıkışa çift tıklamak yetiyor ama bazı haritalar o kadar büyük ki çıkışı görünceye kadar bayağı yürümek gerekiyor. Ayrıca oyunda ufak tefek ara birim hataları da mevcut ve kimi zaman karakter bulunduğu noktadan, üzerine tıklanan objeye ışınlanabiliyor.

    06

    Yapımcı ekip bulmacalar konusunda fazlasıyla ter dökmüş ve özellikle bazı adventure oyunlarındaki mantık sınırlarını zorlayan bulmacalara pek yer vermemiş. İlgili bölümü iyi okuyup, diyalogları dinleyip biraz da üzerine mantık serpiştirdiğimiz anda ne yapacağımız kabak gibi ortaya çıkıyor. Sözün özü, adventure türü için harika bir yapım The Book of Unwritten Tales 2 ve şimdiden yılın adventure oyunu olmaya aday. Uzun zamandır böylesine denk gelmemiştim; kendisine kucak dolu sevgiler!

    Ertuğrul Süngü