Woolfe: The Red Hood Diaries

    1
    13

    Hepimiz küçükken masal okumuşuzdur. Bunlardan en bilineni ise Kırmızı Başlıklı Kız masalıdır. Hani şu Kırmızı Başlıklı Kız ve büyükannesini yiyen kurtla olan hikaye. Şimdi oyunu gördüğünüz anda ”Ya bildiğimiz Kırmızı Başlıklı Kız masalının oyununu yapmışlar işte.” demeyin, çünkü bu bildiğiniz masallara benzemiyor. Çocuklar için değil de daha çok yetişkinler için yapılmış diyebiliriz. Masallardaki gibi sevimli kahramanlar ve iyi karakterlerin aksine kötülerin yer aldığı korku dolu ve sapkın bir masalla karşı karşıyayız. Oyun, Alice Harikalar Diyarından esinlenilen Alice: Madness Returns tarzında, fakat tabii ki tıpa tıp aynı değil. Kırmızı başlıklı kız olan Red, beyaz saçları, topuklu çizmeleri, elbisesindeki kan izleri ve elindeki kanlı baltasıyla dikkat çekiyor. Bildiğiniz bütün çocukluk anılarımız yıkılmış durumda.

    02

    4 yıl önce, Woolfe Industries’de baş mühendis olan Joseph, bir gece iş kazası yüzünden hayatını kaybeder. Tabii Red babasının ölümüne inanmaz ve ölümün ardındaki sır perdesini gün yüzüne çıkarmak ister. Tek düşünebildiği intikamdır. Nefret adeta bütün vücudunu ele geçirmiş vaziyettedir. Bu haberi aldıktan sonra, büyükannesiyle birlikte kalan Red, orayı terk edip şehre geri döner. Şehre döndüğünde ise kaçırılma olaylarıyla karşı karşıya bulur kendini. Woolfe Industries’in CEO’su B.B. Woolfe yandaşlarıyla birlikte şehrin yönetimini ele geçirmiştir. Red, babasının ölümünden Woolfe’un sorumlu olduğunu düşünüyor ve araştırmaya koyuluyor. Bu süreçte Red, düşündüğünden de garip ve ürkütücü cevaplarla karşılaşacaktır.

    Aksiyon ve platform oyunu olan Woolfe: The Red Hood Diaries’te Red’le birlikte şehirde oyuna başlıyoruz. Klasik yön tuşlarıyla hareket ediyoruz. Etrafta duvarlara atlayıp, engellerden zıplayıp kaçınmaya çalışıyoruz. Gördüğümüz hiçbir şeye aldanmamamız gerekiyor, bastığımız yere dikkat etmezsek bizim için kötü sonuçları olabiliyor. Engeller de oyun geçtikçe zorlaşıyor ve şehrin sokaklarını kurşun askerler ele geçirmiş durumda. Red, oyuncakçı olan babasının ölümünü araştırırken, bu kurşun askerleri babasının icad ettiğini buluyor, inanmak istemiyor ve kafası gittikçe karışıyor. Etrafta bazen küçük bir sepet görüyoruz, bunu aldığımızda canımız full’leniyor. İlaveten yine etraftaki kutuları kırarak, içinden çıkan iksirlerle canımızı doldurabiliyoruz. Ayrıca, bazı saklı yerlerde mavi bir cisim alıyoruz bu da oyundaki Diary kısmına günlük sayfalarını ekliyor. Oynadıkça bu sayfaları birleştirip hikayeyi daha da iyi anlayabiliyoruz.

    05

    Oyun ilerledikçe baltamıza kavuşuyoruz ve artık etrafta gördüğümüz her şeyle dövüşebiliyoruz. Basit ama bir o kadar hızlı bir dövüş mekaniği bulunuyor oyunda. Klasik, tuşlara abanarak baltamızı sallıyoruz, dövüş bundan ibaret. Dövüş mekaniğinde, 2 tane normal ve 2 tane büyülü vuruş ve bir de combo sistemi mevcut. Önceden bahsettiğim gibi oyun sadece klavyeyle oynanıyor, mouse kontrol hiçbir şekilde mevcut değil. Fakat can sıkıcı bir yanı da var. A, W, S, D tuşlarıyla yürüyemiyoruz, illa ki yön tuşlarını kullanmamız gerekiyor. İlk bir afalladım, en son ne zaman yön tuşlarını kullandım acaba hatırlamıyorum bile. İşin kötü yanı combo sisteminde tuşlara öyle bir basmamızı istiyor ki oyun, şekilden şekle girdim yemin ederim. Şimdi şöyle ki, A tuşuyla baltayı havaya savuran normal bir vuruş yapılıyor. S tuşuyla ise daha güçlü, baltayı yere çarpan vuruş yapılıyor. W tuşu boş olarak tasarlanmış. D tuşuna gelirsek, şu combo hareketlerimizin içinde yer alıyor. Ctrl+D ile baltamızı fırlatıyoruz. Ctrl+S ile de yere çarpan büyülü bir vuruş yapabiliyoruz. Ctrl+Space ile havaya zıplayıp saldırabiliyoruz. Bir de Alt tuşuyla da sinsi yürüyüşümüzü gerçekleştiriyoruz. Gerçekten, yön tuşlarıyla giderken Ctrl tuşunu sürekli kullanmak sinirimi bozdu açıkçası, bir de klavye büyük olursa vah halinize.

    Açıkçası, Woolfe:The Red Hood Diaries’in PC değil de tam bir konsol oyunu olduğunu düşünüyorum. Oyunun arayüzü gayet sade ve basit tasarlanmış. Sol üst köşede canımızı gösteren büyükçe kırmızı bir iksir şişesi yer alıyor. Oyun ilerleyip combo sistemi geldikten sonra iksir şişesinin yanına daha küçük 3 tane şişe ekleniyor. Bu şişeler doldukça daha çok combo yapabiliyoruz, şişeleri doldurabilmek için de düşmanları öldürüp içlerinden çıkan mavi özleri toplamamız gerekiyor. Düşmanlardan bazen de health potion’ları düşebiliyor. Oyundaki eşyalarla etkileşime girmek için Enter tuşunu kullanıyoruz ve sinematikleri geçmek için de 2 kere Enter’a basıyoruz. Karakterimiz başta şehir olmak üzere, kanalizasyonlarda ve karanlık ama bir o kadar büyüleyici ormanlarda yolculuk ediyor. Hikayede ayrıca korkunç periler, büyük kötü kurtlar, kurşun askerler ve fareli köyün kavalcısı gibi gerçek masallardan kahramanlar da bulunuyor.

    07

    Oyunun en iyi kısmına gelirsek kesinlikle grafikleri olduğunu söyleyebilirim. Bir masal dünyasının manzarasından daha güzel ne olabilir ki? Karanlık ama bir o kadar güzel bir atmosfere, görsel efektlere ve renklendirmelere şahit oluyoruz. Bir masalda hikayeden sonra gelen en önemli unsur da atmosferdir zaten, yoksa nasıl kafamızda canlandırabiliriz ki? Oyunun müzikleri gerçekten başarılı, masal temasına da uyuyor. Hikaye ise yine bir o kadar başarılı ve sürükleyici. Maalesef, oyunda çeşitli bug’lar mevcut ve daha önce de bahsettiğim gibi yönlendirme ve tuşların kullanımı biraz karışık. Başarılı bir oyun olmasına rağmen oyunun süresi da kısa tutulmuş.

    Tüm bunları göz önüne aldığımızda masalları seven ve grafiklere önem veren biriyseniz denemenizi tavsiye ederim. Gizemli olayları gün ışığına çıkarmayı ve bulmaca çözmeyi sevenler için iyi bir fırsat. Oyunu tümüyle ele alırsak fiyatı da gayet ucuz. Açıkçası, küçük stüdyoların az bütçeyle böylesine başarılı işler çıkarması takdir edilmeli. Sonuçta bu şekil, çarpık masalların olduğu oyunlar her zaman çıkmıyor karşımıza. Siz de Woolfe: The Red Hood Diaries’i oynayıp çocukluk anılarınızı hüsrana uğratabilir, değişik bir deneyim elde edebilirsiniz.

    Simay Ersözlü