Tom Clancy oyunlarına son zamanla bir hayli uzaktım. En son Ghost Recon: Phantoms’u bir süre zevkle oynamış ve bırakmıştım. Fakat Tom Clancy oyunlarıyla arama giren soğukluk oyunlardan hoşlanmadığım için değil, bir türlü fırsat olup da oyunlara devam edemeyişimdendi.
Bu ay dergide yazdığım The Divsion dosya konusu üzerine bir de Rainbow Six’in kapalı betasına katılınca Tom Clancy oyunlarına olan heyecanım bir anda tekrar alevlendi haliyle. Bunun üzerine henüz oynamadığım bazı Tom Clancy oyunlarını edinip oynama kararı verdim. Ancak elbette yazımızın konusu onlar değil, uzun zamandır merakla beklenen Rainbow Six: Siege.
Rainbow Six: Siege oyunculara sınırlı bir içerik sunuyor; ancak buna rağmen hem PvE hem de PvP modlarına giriş yapabiliyorsunuz. Oyunun her iki modu da eğlence sunmaktan geri kalmıyor. Terorist Hunt olarak geçen PvE modunda diğer oyuncular ile takım kurarak yapay zekaya karşı mücadele veriyoruz. Görevlerde her zaman bir binanın içerisinde yer alan teröristler ve bu binayı çepeçevre kuşatarak teröristleri imha etmeye çalışan özel kuvvet ekipleri oluyor. Biz de bu özel kuvvet ekipleriin bir üyesi olarak binanın uygun yerlerinden dalıyor ve yapay zeka kontrolündeki teröristlere karşı savaşıyoruz.
Yapay zeka karşımıza çok sayıda düşman ve farklı düşman seçenekleri ile çıkıyor. Kimi size pusu kurmuş bekliyor. Kimisi ise intihar komandoluğuna bürünerek patlayıcıları çepeçevre kuşanmış şekilde üzerinize atlıyor. Üç farklı zorluk seviyesine hakim olan oyunda Hard ve Realistic gerçekten bir hayli zor. Dikkatli olmak ve takım halinde çalışmak çok önemli. Ancak zorluk seviyesi daha çok mermilerden daha çok hasar almanızda etkili. Düşman sizi tek veya birkaç mermiyle indirebiliyor. Her seviyede elbette yapay zeka biraz daha akıllı hale geliyor; ancak yine de yapay zekanın çok yeterli olduğunu söyleyemem. Koşarak arkasından gidip vurduğum bir düşmanın ayak seslerimi algılaması ve biraz daha erken beni fark etmesi gerektiğini düşünüyorum. Oyunun PvE modu her ne kadar eğlenceli olsa da yeterli tatmin düzeyini sunmuyor bana kalırsa.
PvP savaşında yani gerçek multiplayer modunda ise çok daha zor ve çok daha taktiksel savaşlar gerçekleştirmeniz gerekiyor. 5v5 maçlarda bir taraf bina içerisinde savunma yaparken diğer taraf binaya girip düşmanları yok etmeye veya verilen görevi yerine getirmeye çabalıyor. Saldıran ve savunan tarafın elbette farklı yetenekleri bulunuyor. Operasyon başlamadan önce sınırlı bir süre için saldıran taraf tepesinde kamera bulunan ufak bir aleti binaya sokabiliyor ve bina hakkında ilk bilgileri almış oluyor. Bu alet binaya girdikten sonra operasyon sırasında da kullanılabiliyor; ancak aletin kullanımı sırasında kullanan kişi tamamen savunmasız ve açıkta kalıyor. Bu nedenle bir gözetleme yapılacağı sırada bir oyuncunun aleti kullanırken diğerinin onu koruması son derece önemli.
Savunan tarafın da en önemli yeteneklerinden biri kapı geçişlerine ve pencerelere ördüğü barikatlar. Bu barikatlar pusu kurmayı kolaylaştırdığı gibi düşmanın görüşünü engellemesi bakımından önem arz ediyor. Bunun yanında ise kritik noktalara konulan dikenli teller üzerine basan kişinin canını almasa da hareket hızını bir hayli düşürüyor ve saldırıya açık hale getiriyor. Bu telleri mantıksız bir biçimde silah kabzasıyla birkaç defa vurarak yok edebiliyorsunuz. Her bir penceresi ve kapısı kapalı bir binaya girilebilmesi için ya bu barikatları yıkıp geçmeniz gerekiyor, (Bu durumda barikat arkasında pusu kuran bir düşman için hazırlıklı olmanız lazım.) ya da binanın terasından içeri girmenin bir başka yolunu aramanız gerekiyor. Yazının başında da belirttiğim gibi taktiksel oynanış son derece önemli hale geliyor. Bu arada takım oyununu ancak birbiriyle iletişimde olan ve birbirini tanıyan oyuncular için görebileceğimize eminim. Oyuna tek başımıza girersek, pek çok karşılaşmada tek başına ön saflara cengaver gibi gidip tıpış tıpış kafasına mermi yiyen oyuncuları görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
Elbette bu taktikselliğin sağlanmasında en önemli konulardan biri de oyunda kullanabileceğiniz askeri birlik türleri. Dünyanın çeşitli ülkelerinden, çeşitli sayılarda özel kuvvet birliği yer alıyor. Her birinin ise kendine has bazı yetenekleri ve savaşma şekilleri bulunuyor. Kimi barikatları hızlıca yok edebilirken, kimisi kalkan ve tabanca kullanarak hem savunmada hem de saldırı da güçlü bir konuma geliyor. Bunun gibi pek çok askeri birimin bulunması takımlardaki stratejilere de yön verir hale geliyor elbette. Bu askeri birimleri ise oyunun para birimi ile satın alarak elde ediyorsunuz.
Kapalı beta boyunca oyunun görselliği tatmin edici olsa da görsel hataların, bugların olması zaman zaman can sıkıcıydı. Animasyonlar, efektler vb. özellikler biraz daha geliştirilebilir elbette. Ayrıca hataların olması da oyunun daha kapalı betasını gerçekleştirmesi nedeniyle kabul edilebilir görünüyor. Ancak benim canımı sıkan noktalar ne görsellik ne de hatalar. Rainbow Six: Siege’de benim için en can alıcı nokta kapalı beta itibariyle oyunun beni fazla eğlendirmemesi oldu. Belki ebn aradığım haritayı bulamadım, belki de aradığım sınıfı bulamadım. Bunu bilmiyorum; ancak Rainbow Six Siege de bir eğlence eksiği var gibiydi. Ayrıca oyundan bir türlü bir Tom Clancy oyunu etkisini alamamış olmam belki de bunun en büyük nedeni. Ghost Recon Phantoms dahi bende çok daha iyi bir etki bırakmıştı. Oyun türleri açısından bu iki oyun farklı; ancak iki multiplayer Tom Clancy oyunu olarak karşılaştırıldığında durum benim gözlemlerime göre böyle.
Her ne olursa olsun Tom Clancy’s Rainbow Six: Siege pek tat vermemiş olsa da bu bir kapalı beta sürümüydü ve oyunun tam sürümü çıkmadan net bir yorum yapmak büyük bir yanlış Ancak oyunun bana göre şu aşamada hala ilerlemesi gereken belli bir mesafe var ve bu mesafeyi aşamazsa tam bir fiyasko haline bile dönebilir.
Enes Özdemir