div class="empower-ad" data-empower-zone="157462">

Röportaj: Emre Tanırgan (Magic Leap)

- Advertisement -

1-Merhabalar, isterseniz her röportajın o kaçınılmaz sorusu ile başlayalım ve sizi tanıyalım. Kimdir Emre Tanırgan?
Ben 25 yaşındayım, İstanbul’da doğup büyüdüm ve 2011 yılında Amerika’ya University of Pennsylvania üniversitesinde okumaya geldim. Lisans ve yüksek lisansımı eş zamanlı olarak bilgisayar mühendisliği ve güzel sanatları birleştiren bir bölümde tamamladım. Üniversiteye gelişimden beri de Amerika’da yaşıyorum ve şu an Magic Leap’te AR üzerine çalışıyorum. Çalışma hayatımda yeni gelişmekte olan teknolojiler ile güzel sanatların kesişimiyle yakından ilgileniyorum, özellikle bu alanda interaktif deneyimler ve ürünler tasarlayıp geliştirmeye çalışıyorum.

2- VR/AR ile nasıl tanıştınız? Magic Leap’e uzanan bu yolu bir de sizden dinleyelim.
Aslında Magic Leap’e gelişimi açıklamak için VR ve AR dünyalarına girişimden başlamak lazım sanırım. 2011 – 2015 arasında Amerika’da University of Pennsylvania’ya gittim. 3. senemin başlangıcında birkaç arkadaşımla beraber Disney’in Disneyland ve diğer eğlence parklarını tasarlayıp inşa eden Disney Imagineering grubunun düzenlediği bir tasarım yarışmasına katılmaya karar verdik. Projemiz kapsamında İstanbul odaklı bir deneyim geliştirdik, ve o sene yarışmada finale kalan 6 takımdan biri olarak Los Angeles’taki Disney Imagineering ana ofisinde çalışanlara projemizi sunma şansını bulduk.


https://disneyimaginations.com/past-projects/kesif/ , http://emretanirgan.com/portfolio/kesif-disney-imaginations-2014-finalist-animation/ , http://emretanirgan.com/portfolio/kesif-augmented-reality-mobile-app/

VR ile de ilk defa burada tanıştım. Bize verilen ofis turu sırasında Disney’in eğlence park tasarımında kullandığı DISH adlı bir sanal gerçeklik odasını görme fırsatımız oldu (http://fortune.com/2015/08/13/disney-imagineering-vr/), ve bu endüstriye olan tutkum da tam olarak o an başladı.

Daha sonra o gördüğüm VR odasını geliştiren takım içinde hem 3. sınıf yazım sırasında, hem de mezun olduktan sonra yaklaşık bir yıl boyunca stajyer olarak çalıştım. Takımımın adı Creative Technology Group’tu (Yaratıcı Teknoloji Grubu). VR ve AR da dahil yeni çıkan bir çok teknolojiyi kullanarak, Disney parklarının tasarım sürecini kolaylaştırabilecek uygulama ve araçlar geliştirdik, ve bir yandan da bu teknolojileri Ar-Ge amaçlı bir çok projede kullanmayı denedik. Benim için inanılmaz bir deneyimdi ve günümüzün en gelişmiş sanal gerçeklik sistemleriyle çalışma fırsatı buldum böylelikle. Bir yandan da o sıralarda yeni piyasaya çıkmakta olan ilk Oculus Developer Kit 1 (DK1) ve daha sonra HTC Vive gibi bir çok günümüzde bildiğimiz sanal gerçeklik gözlüğüyle de çalıştım. Aynı zamanda da bu yeni teknolojinin Disney gibi büyük bir şirkette nasıl anlamlı bir şekilde kullanılabileceğini, ve genel olarak şirketlere nasıl değer katabileceğini gözlemleme fırsatı yakaladım.

Disney’deki serüvenim dışında da üniversitede VR üstüne bazı çalışmalarım oldu. Üniversite son senemde makine mühendisi birkaç arkadaşımla beraber bitirme projemiz olarak DORA adlı bir “telepresence” robotu geliştirdik (http://doraplatform.com/). Bir VR gözlüğü kullanarak uzakta bir yerdeki bir robotun gözünden görüp, oradaymışçasına onu hareket ettirebiliyordunuz. DORA VR’ın hayatımıza katabileceği anlamlı ve yenilikçi bir konsepti gösterdiği için oldukça ilgi de çekti, Wall Street Journal, Popular Science, IEEE Spectrum, Webrazzi ve CNN Turk gibi basında bir çok kaynakta yer aldı.

Hem Disney’deyken hem de okulda VR ve AR ile uğraşmaya başlarken endüstrideki haberleri takip etmeye başlamıştım, Magic Leap’in adını da o sırada birkaç kere duymuştum. Disney’deki 1 yıllık stajımın sonlarına doğru her ne kadar orada kalmak istesem de vize bulma konusunda şirketin bana pek yardımcı olamayacağını söylediler, ben de bu yüzden kendime başka bir yerde iş aramaya başladım. 2016’nın başlarında ise Magic Leap’te çalışmaya başladım ve o zamandan beri de oradayım. İlk 2 yılım boyunca gözlüğün kullanıcılarının el hareketlerini algılama üzerine çalışan bir takımda yer aldım. AR içerisinde sadece ellerimizi kullanarak nasıl sanal obje ve arayüzlerle doğal ve kolay bir şekilde etkileşime girebileceğimiz sorusunu cevaplamaya çalıştım, bu konuda bir çok prototip ve tasarım geliştirdim. Yaklaşık son 1 yıldır da platformumuzun parçası olan uygulamaları geliştiren takımdayım, şu sıralar kullanıcıları temsil eden 3 boyutlu avatar sistemimizi geliştirmeye yardımcı oluyorum. (https://www.magicleap.com/stories/blog/connect-with-friends-with-avatar-chat , https://www.magicleap.com/experiences/social)

- Advertisement -

3- Sanal gerçeklik, -yaşı belli bir düzeyde olan takipçilerimiz için- filmler ya da Aerosmith’in “Amazing” klibiyle tanışılan, gelecekle aradaki o gizemli köprüyü kuracak enstrümanlardan biriydi. O günler ile son birkaç yıl arasındaki süreç ise nispeten karanlık. 90’lı yıllarda teknolojik kısıtlamalarla mücadele eden birkaç yetenekli programcının tekelinde olan bu sektörün günümüzdeki durumu ve erişilebilirliği hakkında ne düşünüyorsunuz? “Hayatlarımızı değiştirecek” olan o hamlenin ne kadar uzağındayız?
Şu anda bu teknolojinin en erişilebilir olduğu noktada olsak da kullanım kolaylığı, donanım gereksinimi, fiyat gibi bir çok konuda hala aşmamız gereken zorluklar var. Bunların aşılmaya başlandığını son birkaç yılda görmeye başladık zaten, şu an herkes o hayat değiştirecek hamlenin bir an önce olmasını istese de bence daha 5-10 yıllık bir süreci olacak bunun. Ben bu süre içerisinde sanal gerçeklikten önce AR, yani artırılmış gerçeklik gözlüklerinin çok daha yaygınlaşacağını düşünüyorum. Şu anda Magic Leap dışında Microsoft, Facebook ve Apple gibi dev birçok şirket kendi AR gözlükleri üzerinde uğraşıyor. Günlük hayatımıza katkısı bakımından bir çok yanıyla AR akıllı telefonlarımızı tamamlayacak veya bazı alanlarda yerini bile alabilecek bir teknoloji. Bu yüzden bence yakın zamanda ilgi AR üzerine kayacak ve VR da beraberinde gelişmeye devam edecek. Ve belki de bir noktada bu iki teknoloji bir araya gelerek bize her iki deneyimi de aynı yüksek kalitede sunabilen gözlükler çıkacak.

4- Paradiddle’ı da tanıyalım isterseniz. Fikir nasıl ortaya çıktı? Böyle bir projeyi tek başına götürmek isteyenlerin karşısına ne gibi engeller çıkıyor?
2016 yılının başlarında Magic Leap’e geçmek ve yeni bir şehre taşınmak üzereydim. Eski iş yerimde istediğim zaman pratik yapabileceğim bir bateri seti olmasına karşın yeni ofisimde böyle bir imkanım olmayacaktı. Ben de bu yüzden sanal gerçeklik ile gerçek hayat arasında bateri çalma becerilerinde bir çakışma olup olmadığını görmek için kendime basit bir VR davul seti yaratmaya başladım. Yarattığım VR bateri setinin yeterliliğini test edebilmek de için bateride çalmasını bildiğim bazı şarkıları sanal gerçeklik içerisinde çalmayı denedim. Bu ilk denemeler (https://www.youtube.com/watch?v=B5AuMWmkGIY) başarılı oldu ve hatta gerçek hayatta çalmasını bilmediğim şarkıları tamamen sanal gerçeklik içerisinde pratik yaparak kendime öğretmeyi başarabildiğimi fark ettim. Çaldığım bu sanal gerçeklik bateri videolarını paylaştıkça VR dünyasından gelen ilgiyi görünce, ben de bu yarattığım prototipi başkaları tarafından da kullanılabilir gerçek bir uygulamaya dönüştürmeye karar verdim.

Paradiddle’ı (http://paradiddleapp.com, https://www.youtube.com/watch?v=cZKheiV1n4c) son 2,5 senedir boş zamanlarımda düzenli bir şekilde üstüne ekleyerek geliştirmeye çalışıyorum, yaklaşık bir sene önce uygulamayı Steam Early Access’te satışa sundum. Şu an yaklaşık 1,600 kullanıcısı var, kullanıcılarla sık iletişim halindeyim ve aşağı yukarı her ay yeni özellikler ekleyip yeni güncellemeler yapıyorum. Proje aynı zamanda iki sene önce Oculus’un Oculus Launch Pad programında düzenlediği yarışmada burs kazanan projeler arasına girdi, böylelikle Oculus’tan aldığım desteği de Paradiddle’ın gelişimine yardımcı olması için kullanıyorum. Ayrıca uygulama yakın zamanda Amerika’nın teknoloji ve sanat festivallerinden South by South West (SXSW)’in bu seneki İnteraktif İnovasyon Ödülleri’nde ses ve müzik inovasyonu kategorisinde dünya çapındaki 5 finalistten biri seçildi.

Kısaca uygulamanın ana noktalarına değinmek gerekirse, Paradiddle günümüzde davul çalmak isteyenlerin takılabileceği birkaç önemli sorunu çözüyor. İlk olarak gürültü yapmadan davul çalmanızı sağlıyor. Bununla beraber günümüzde kaliteli bateri setleri oldukça pahalı olabiliyor, Türkiye’de binlerce TL’nin altında düzgün bir davul seti bulmak pek mümkün değil mesela. Ses sorununu çözebilen elektronik davul setleri de var aslında ama onlar daha da pahalı. Bir de özellikle küçük bir apartmanda yaşıyorsanız enstrümanı koymanız için boş bir alana ihtiyacınız var, şehirde yaşayan bir çok kişi için bu da sorun olabiliyor. Paradiddle’a baktığımızda, fiyat olarak şu anda çoğu yerde 10 Dolar ve Türkiye’de ise 20 TL. Sanal gerçeklik gözlükleri tabii ki şu anda çok ucuz değil, ama bunun 2-3 sene sonrasını düşündüğümüzde bu ürünlerin fiyatları oldukça düşecek ve daha da erişilebilir bir hale gelecek. Paradiddle’ın ses gerçekçiliği ve kalitesini incelersek bir çok elektronik davula çok benzer. Hatta isterseniz kendi müzik veya ses prodüksiyon programlarınıza bağlayıp öyle kullanmanız bile mümkün. Ve uygulama tamamen sanal olduğu için de dairenizde hiç yer kaplamıyor.

Bunun yanında sanal gerçekliğin bize sunduğu bazı özel avantajlar da var. Mesela davulları istediğiniz yere yerleştirip hareket ettirmek çok kolay, gerçek hayatta ne zaman böyle bir şey yapmak isterseniz davulun vidalarını gevşetip tekrar sıkıştırmanız lazım. Ve davullar tamamen sanal olduğu için menüden istediğiniz kadar davul yaratıp bulunduğunuz ortama yerleştirmek mümkün. Aynı zamanda ayaklarınızı kullanabilmek davul çalmanın önemli yanlarından biri olduğu için Paradiddle her türlü pedal ile çalışabiliyor da.

Davul çalmayı öğrenme açışından baktığımızda da Paradiddle kullanıcılara ilginç imkanlar sunuyor. Mesela çaldığınız bir şarkıyı kaydedip başka birine yollayabiliyorsunuz, ve yolladığınız şarkıyı uygulama içinde yükleyen birisi davulların kendi önünde çalındığını görebiliyor. Baktınız şarkı çok hızlı ve zor, şarkıyı yavaşlatıp parça parça dinleyebiliyorsunuz. Hatta hangi davula ne zaman vurmanız gerektiğini gösteren görsel ögeler bile var. Bu yüzden müzik eğitimi açısından uygulamanın ayrıca yüksek bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum, bu senenin bir bölümünü uygulamanın bu yanını geliştirmek için kullanmayı planlıyorum. Aynı zamanda ksilofon, zil ve marimba gibi farkli perküsyon enstrümanlarını da yavaş yavaş eklemeyi düşünüyorum.

Projeyi tek başıma götürmek pek kolay olmadı şu ana kadar, bir yandan da Magic Leap’te çalıştığım için düzenli olarak uygulamayı geliştirmeye zaman ayırmak her zaman mümkün olmuyor. Paradiddle piyasaya çıkmadan önce kendi düzenimi istediğim gibi kurabiliyordum, fakat artık kullanıcılar da olduğu için onlardan gelen taleplere bağlı bazen her şeyi bırakıp çıkan bazı sorunları çözmem veya bir an önce yeni özellikler eklemem gerekebiliyor. Bu yüzden de son birkaç aydır bana yardım edebilecek birilerini aramaya başladım, son bir iki aydır part-time yardımcı olan bir stajyerim var hatta. Fakat kafamda uygulamaya eklemek istediğim daha çok şey olduğu için olabildiğince destek almaya ve Paradiddle’ı duyurmaya çalışıyorum su sıralar.

5- Sanal gerçeklik günümüzde oyunlarla iç içe geçmiş durumda. Deneyip sevdiğiniz VR oyunları var mı mesela? Kablolardan kurtulmak ve grafik kalitesinin artması bizim o hep hayal ettiğimiz deneyim için yeterli olacak mı sizce?
Evet, bu aralar her ne kadar oyun oynamaya eskiden olduğu kadar vakit ayıramasam da deneyip beğendiğim VR oyunları var. Birkaçını saymak gerekirse Accounting, Thumper, Lone Echo ve Keep Talking and Nobody Explodes gibi birçok farklı tarzda sevdiğim VR oyunu var. Fakat bir yandan da Tilt Brush, Oculus Medium veya Rec Room gibi tam olarak oyun olmayan, daha çok yaratıcılık veya sosyalleşme üzerine olan VR deneyimlerinin de bu endüstrinin geleceği açısından oldukça yenilikçi ve heyecan verici olduğunu düşünüyorum. Bence kablolara ve bir bilgisayara bağlı olmaya ihtiyacı olmayan Oculus Quest gibi piyasaya yakın zamanda çıkacak olan gözlükler endüstriyi kesinlikle bir sonraki noktaya taşıyacak ve teknolojiyi daha da erişilebilir hale getirecek. Grafik kalitesi ile birlikte el, kol ve yüz hareketleri gibi vücut hareketlerimizi algılayan teknolojiler geliştikçe VR sosyal anlamda daha da etkin bir noktaya gelecek. O hayal ettiğimiz noktaya yakın zamanda gelmemiz bence pek kolay olmasa da, VR ve AR teknolojilerinin erişilebilirlik ve gerçekçiliği arttıkça bir çok alanda çok daha sık kullanıldığını göreceğiz bence.

6-SXSW 2019 sizin açınızdan nasıl geçti? Nasıl tepkiler aldınız? Nasıl tecrübeler edindiniz?
SXSW 2019 dolu dolu ve oldukça heyecanlı geçti. Bir gün boyunca yarışmada benim gibi finalist olan Google, Magic Leap gibi büyük şirketlerle beraber aynı ortamda geliştirdiğimiz projeleri gösterdik. SXSW müzikseverlerin çok geldiği bir festival olduğu için gerçek hayatta davul çalan birçok kişi gelip Paradiddle’ı denedi. Deneyen bateristleri izlemek benim için her zaman ayrıca keyifli oluyor çünkü eğer daha önce herhangi bir sanal gerçeklik gözlüğünü denemişlerse hemen Paradiddle’a alışıp bir şeyler çalmaya başlayabiliyorlar. Gün boyunca aldığım tepkiler olumlu yöndeydi ve gözlemlediğim kullanıcılar sayesinde uygulamada düzeltmem ve geliştirmem gereken en önemli noktaları tespit edebilmiş oldum. Aynı zamanda VR ve AR endüstrilerinde çalışan birçok kişiyle tanıştım ve SXSW bitiminde proje açısından motivasyonum çok yüksek bir şekilde San Francisco’ya geri döndüm. SXSW gerçekten de teknoloji ve sanatın kesişiminde yer alan çok ilginç ve eğlenceli bir festival, seneye kesinlikle tekrar gitmek istiyorum.

7- Bir de Akıllı Robot Dora var tabii.
Evet – DORA, olduğumuz yerden kolay kolay gidemeyeceğimiz bir yeri ziyaret etsek ve gerçekten oradaymışız gibi hissetsek, bu nasıl olurdu sorusundan doğdu. Projeyi 4 kişilik bir takım olarak, University of Pennsylvania üniversitesindeki son sınıf projemiz kapsamında geliştirdik. Kullanıcıyı başka bir yerdeymiş gibi hissettirebilen robotlara “telepresence robotu” deniliyor. Gözlemlediğimiz kadarıyla pazardaki telepresence robotları şu an pek inandırıcı değil ve kullanması oldukça zor. DORA ise sanal gerçeklik gözlüklerinin bize sağladığı bazı kolaylıkları kullanarak bu sorunların üstesinden gelebilen bir telepresence robotu.

Teknoloji şöyle: bilgisayar başında Oculus Rift gibi bir sanal gerçeklik gözlüğü kullanan bir kullanıcı, robota bağlandıktan sonra DORA kullanıcının her türlü kafa hareketini tekrarlıyor. Robotun kafasındaki iki kamera aracılığıyla da kullanıcı sanki robotun olduğu yerdeymiş gibi, bulunduğu mekanı 3 boyutlu bir şekilde görebiliyor. Sistem tamamen kablosuz ve buna ilave olarak kullanıcı standart bir joystick ile tüm robotu kontrol edebiliyor, robotun bulunduğu ortamda gezebiliyor.


http://doraplatform.com/

Düşüncemiz bugün telepresence robotlarının kullanıldığı iş yeri gibi ortamlar dışında, sağlık uzmanları ve bir olay halinde olay mahalline acil olarak yetişmesi gereken kişilerin de robotun sağladığı hareket özgürlüğünden yararlanabileceği. DORA’nın şu anki hali bir prototip, yine de kullanıcının robot yakınındaki bir cisme rahatlıkla bakabilmesine ve her açıdan onu rahat bir şekilde incelemesine izin veriyor. Ayrıca çok daha ileride böyle bir sistemin değişik şehirlere veya turistik mekanlara konularak turizm amaçlı kullanılabileceğini hayal etmek de mümkün. Projeyi duyurduğumuzdan beri bizimle konuşan yatırımcılar ve kullanmak isteyenler oldu, fakat son birkaç senedir tekrar plan aşamasındayız. Takımdaki herkes şu an farklı şirketlerde çalışıyor, fakat bir yandan yavaş yavaş DORA’nın sonraki halini tasarlayıp daha detaylı bir pazar araştırması yaparak projeyi biraz daha geliştirmek istiyoruz.

8- Üzerinde çalıştığınız başka projeler var mı? Ya da kendinize koyduğunuz, “şunu mutlaka başaracağım” dediğiniz yeni bir hedef?
Şu anda Magic Leap ve Paradiddle vaktimin çoğunu aldığı için aktif olarak üzerinde çalıştığım büyük başka bir proje yok. Fakat tasarımını yaptığım ve aklında olan birkaç yeni VR ve AR projem var, ileride biraz daha boş vaktim olduğunda bunlara odaklanabilmek istiyorum. Bir yandan da Magic Leap sonrasında tam olarak ne yapmak istediğimi planlamaya çalışıyorum. Şunu mutlaka başaracağım diyebileceğim bir hedef olarak, ileride bu endüstriye bakıldığında insanların “şunu mutlaka deneyin” dediği ve VR ve AR teknolojilerinin olmazsa olmazlarından sayılabilecek bir deneyim geliştirmiş olmak istiyorum. Ayrıca Türkiye’de bu endüstrinin gelişimine uzaktan da olsa bir katkıda bulunabilmek, ve bu alanda çalışmalar yapan Türklere yardımcı olabilmek istiyorum.

9- Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz.
Ben de çok teşekkür ederim. Lisedeyken her çıkan Level sayısını alıp hevesle okurdum, üniversite ve sonrasında yöneldiğim alanları seçmemde kuşkusuz Level’ın da bir payı var. Yıllar sonra okuduğum o dergide yer alabilmek benim için de çok anlamlı ve mutluluk verici.

Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Önerilen Haberler