Indiana Jones and the Great Circle İncelemesi

Böyle büyük bir markaya oyun üretmek her daim zordur.

Indiana Jones serisi 1981 yılında çekilen ilk filmi Raiders of the Lost Ark ile tüm dünyada kendisinden bahsettirmeyi başarmıştı. 1977 yılında Star Wars’ın ilk filmini başarısından bir anlamda kaçan ve başka bir şeyler düşünen George Lucas’ın yaratmayı başardığı bu karakter, ünlü yönetmen Steven Spielberg’ün de deyimiyle, “Teknolojik cihazsız James Bond” olarak karşımıza çıkmıştı. Raiders of the Lost Ark’ın ardından 1984 yılında The Temple of Doom, 1989 yılındaysa The Last Crusade filmleri ile üçlemeyi tamamlamıştı.

Nitekim 2008 yılında, beklenmedik bir anda The Kingdom of the Crystal Skull çıkageldi. Biz tam seri artık bitti demişken, 2023 yılında da yönetmenliği bu sefer Philip Kaufman ile George Lucas’ın üstlendiği The Dial of Destiny vizyona girdi. Her ne kadar benim gibi birçok Indiana Jones hayranı için ilk üç filmin sonunda seri bitmiş olsa da bir şekilde yeni filmleri de izledik; çünkü garip bir şekilde Indiana Jones izleniyor…

Efendim filmlerin yanında seriye ait harika çizgi romanlar da piyasaya çıktı. İlk olarak 1982 ile 1985 yılları arasında, önce üç ana serilik “adaptation” çizgi roman serileri yapıldı. Hemen ardındansa 2 Ekim 1982 yılında toplamda 34 fasikül olarak üretilen “The Further Adventures of Indiana Jones” serisi basıldı. Bu serinin son sayısı olması planlanan “The Sentinel” isimli 35. Fasikülü ne yazık ki asla basılamadı… 1990 yılına gelindiğindeyse Dark Horse Indiana Jones’un çizgi roman haklarını satın aldı. Takip eden yıllarda başta “Indiana Jones and the Fate of Atlantis” video oyunundaki hikayeyi temel alan “Indiana Jones and the Shrine of the Sea Devil” serisi ile işe başlayan Dark Horse, 1992 yılında ABC kanalında yayına giren iki sezonluk “The Young Indiana Jones Chronicles” isimli Indie’nin çocukluk yıllarını anlatan diziyi baz alan hikayelere kadar uzanan, birçok farklı çizgi roman serisi yayımladı.

Hatta gelin size ilginç bilgi vereyim; 14 Mayıs 2004 yılında yayımlanan 64 sayfalık Star Wars Tales 19 içerisinde “Into the Great Unknown” isimli on sayfalık ana canon’dan bağımsız bir hikaye bulunuyor. (Bu sayı aynı zamanda Ben Skywalker’ın da ilk gözüktüğü sayıdır.) Bu hikayeye göre Han Solo ve Chewbacca, Millennium Falcon ile ışık hızında ilerlerken dünyamıza çarpıyorlar. Yerli Amerikalıların yaşadıkları bir bölgeye düşen ikiliden Han Solo, yerliler tarafından öldürülüyor. Aradan geçen 126 yıl sonraysa arkeolog Indiana Jones, Han Solo’nun kemiklerini keşfediyor… Anlayacağınız film ve çizgi romanların, hatta oyunların bile birbiri içerisine girdiği, muazzam bir transmedia anlatısı söz konusu. Tabii bunların büyük bir çoğunluğu para için ama yine de üç farklı medyanın bir araya geldiği harika bir deneyim.

Indiana Jones oyunları da filmlerle neredeyse aynı zamanda kendisi gösteriyor. Bugüne kadar üretilmiş 22 tane Indiana Jones oyunu bulunuyor. Bunlardan ilki efsanevi Atari oyun tasarımcısı Howard Scott tarafından, 1982 yılında üretilen filmle aynı isme sahip olan “Raiders of the Lost Ark.” Atari ile başlayan Indiana Jones, zaman içerisinde Arcade modeli de olmakla birlikte, birçok farklı platform ve türde karşımıza çıktı. Bunlardan benim için en iddialısı 1992 yılında çıkan ve LucasArts’ın zirvede olduğu point and click döneminde üretilen Indiana Jones and the Fate of Atlantis’tir. Bu oyunu ne kadar heyecanla oynadığımı dün gibi hatırlıyorum. Tabii aradan yıllar geçti ve Lego Indiana Jones’lara kadar giden bir oyun yelpazesi oluştu. Tıpkı diğer medyalarda olduğu gibi oyun dünyasında da ufaktan unutulmaya başlamış bir isimdi. Nitekim 2024 Aralık ayında piyasaya çıkan Indiana Jones and the Great Circle, bir anda binlerce insanı kendisine çekmeyi başardı. Naziler ve bulmacalarla dolu Indie dünyasını keşfetmeye hazırsanız, böyle buyurun…

- Advertisement -

Yine mi Naziler?

Öncelikle devasa Indiana Jones evreninin neresindeyiz bir ona bakalım. Efendim oyunumuz Raiders of the Lost Ark ile Last Crusade arasında bir yerde geçiyor. Yani orijinal üçlemenin içerisindeyiz. Tarih 1937 senesini gösteriyor. Genel senaryo akışında da “Great Circle”ın peşinde olan bazı kişilerin işleri karıştırması sonucunda kendimizi Nazilerin başrolü üstlendiği devasa bir olay zincirinin içerisinde buluyoruz.

Oyunumuz temelde FPS deneyime odaklanmış olsa da tırmanma gibi bazı eylemler esnasında üçüncü şahıs kamerasına dönüşebiliyor. Windows ve Xbox Series X / S için piyasaya çıkan oyunun, 2025’in ilk çeyreğinde PS5 için de port edileceği belirtildi…

Dilerseniz ilk önce oyunun genel grafiklerinden başlayalım. Yani başlayalım da önce bu grafikler için bir ekran kartı almanız gerekebilir. Açıkçası oyunu hem RTX 4080 hem de RTX 3070 ekran kartlarında deneme fırsatım oldu. 3070 sistemim yüksek grafik ayarlarında, ışıklandırma ve gölgelendirme en düşük ayarlardayken, yeterli bir frame ile tatlı bir oyun deneyimi yaşamama imkan verdi ama inanın 3070 bu oyundan keyif almak için en alt sınır diyebilirim. 4080’li deneyimimdeyse oyunu en fazla Ultra ayarlarda düzgün şekilde deneyim edebildim. Oysa orada bir de Ultra High grafik opsiyonu vardı. İşte sanıyorum o 4090 ve piyasaya çıkmaya hazırlanan 5000 serisi için. Ayrıca oyunumuz NVIDIA dışında bir ekran kartı ile oynamamakta fayda olduğunu da belirteyim. NVIDIA yoksa Ray Tracing de yok!

Uzun zamandır böylesine performans canavarı ve oyun dünyasını ikiye bölen bir yapım ile karşılaşmamıştım. Tabii oyunu deneyim etmeye başardığınız anda gerçekten de harika bir grafik kalitesi ile karşılaşıyorsunuz. Işıklandırmalar, özellikle de böylesine gizli kalmanın önemli olduğu bir oyunda harika şekilde tasarlanmış.

Ara sahnelerin bol olduğu yapımdaki sinematik çekimler de oyuncuyu anlık olarak Indiana Jones filmlerindeymiş gibi hissettirmeyi başarıyor. Hatta oyunun açılışı, Raiders of the Lost Ark’ın ilk on dakikalık açılışına bir selam gönderiyor. Bu muazzam deneyimi bir de oyun içerisinde yaşamak, gerçekten de özellikle serinin hayranları için bambaşka bir duygu. Bol diyaloglu ilk sinematikten sonra Marshall College’da yaşanan bazı “baskın” olayları ardından, bulduğumuz bir madalyon peşinden Vatikan’a doğru ilerliyoruz.

Oyun içerisinde Vatikan ile başladığımız maceramıza, Tayland, Mısır ve Shangai gibi birçok farklı ve büyük şehri ziyaret ederek devam ediyoruz. Ziyaretlerimiz arasında Vatican, Gizeh ve Sukhothai gibi şehirler, devasa bölgeler olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölgeler o kadar geniş ki içerlerinde birçok farklı görev ve gizli hazine barındırıyorlar. Nerede ne var bulmak içinse oyunun temel mekaniklerini kullanmamız gerekiyor; araştırma! Great Circle oyucunda hemen her noktayı, tıpkı Indie gibi araştırmasını, merak etmesini bekliyor.

Etrafta bulabileceğimiz birçok kartpostal ve benzeri eşyayı toplamamız en kritik noktayı oluşturuyor. Ayrıca oyunun başlarında elde ettiğimiz fotoğraf kameramız ile çektiğimiz fotoğrafları bir araya getirerek kayıp parçaları birleştirebiliyoruz. Tüm bu işleri yaparken ilk başta karışık gibi gözüken menümüze alışmamız gerekiyor. Farklı sayfalarında farklı başlıklar bulunan menü sayesinde, elde ettiğimiz delillerin neler olduğunu yakinen takip edebiliyoruz. Hatta sırf bu menüde rahat edebilmek için bile gamepad kullanmanızı tavsiye ederim.

Bir diğer mühim konu da etrafta bulunan ve bize “Fieldwork Mission” veren NPC’ler. Bu arkadaşları bulmak ve verdikleri görevleri almak hem oyunun hikayesine hem de karakter gelişimize büyük etki ediyor zira iç içe girmiş ve birbirini destekleyen harika hikayeler söz konusu. Ayrıca bize toplanabilir “ancient relics, medical bottles ve en önemlisi “Adventure Books” bulmamızı sağlıyorlar. Hadi toplanabilirler bir kenarda dursun ama “Adventure Book”lar olmadan oyunda ilerleyişimiz biraz zorlaşıyor zira bu kitaplar sayesinde yeni yetenekleri açabiliyoruz. Yanlış anlaşılmasın, bu kitaplar sadece “Adventure Points” harcayarak kullanabilir hale getireceğimiz yetenekleri açıyorlar. Anlayacağınız daha kaliteli bir Great Circle deneyimi için ne yapın edin, NPC’lerin görevlerini tamamlayın.

Oyundaki en Indiana Jones mekanik ise pek tabii bulmacalar. Bugüne kadar oynadığımız birçok Indiana oyunun temelinde bulunan bulmacalar, yine birbirinden kafa karıştırıcı ve rahatsız edici şekilde oyuna kendisine yer bulmuş. Farklı mantık yürütmeyle kısa sürede çözülebilmelerine rağmen, alışık olmayan oyuncular için can sıkıcı olabileceklerini düşünüyorum. Yine de bulmacalar hakkında detaylı fikir almak için bolca fotoğraf çekmenizi tavsiye ederim. İlgili bulmaca ile alakalı önceden çekilmiş fotoğraflar, çözümleri büyük ölçüde kolaylaştırıyorlar.

Kavga dövüş

Oyuna başladığımda garip bir Uncharted havası almıştım ama mekaniklerin çok daha farklı olduğunu kısa sürede anladım. Oyunumuzun temellinde sessiz kalma mantığı yer alıyor. Bazı bölümlerde altı patlarımız olsa da hem çok az mermisi bulunuyor hem de silah sesine civardaki tüm Naziler tepki veriyor. Bu sebepten kendi deneyimimde zorunda kaldığım bir iki nokta haricinde asla silah kullanmadım. Etrafımız düşmanın kafasına gözüne vurmak için hazır bulunan rastgele eşyalarla çevrili. Kürekten, şamdana kadar envaiçeşit eşya ile saldırı yapmak mümkün. Fakat bu eşyaların kullanım miktarları bulunuyor. Genelde üç ile beş arasında değişen miktarda saldırı şansı sunuyorlar.

Eşyalar kısa sürede kırılsa da “Repair Kit” ile tamir edilebiliyorlar. Normal düşmanlar, arkalarından yapacağınız tek sağlam saldırı ile etkisiz hale geliyorken, yüz yüzeyken de üç net vuruş ile patates oluyorlar. Fakat daha iri düşman birimlerine daha fazla isabetli vuruş yapmak gerekiyor. Ayrıca bu arkadaşlar bize de büyük hasar verebiliyorlar. Eğer elimizde bir eşya yoksa, yumruk yumruğa çarpışmamız gerekiyor. Bu esnada kendimizi savunabilir, normal ya da güçlü yumruk atabilir ve düşmanları itebilirsiniz. İtmek garip gibi kaçsa da çoğu zaman hayat kurtarıyor. Ayrıca bir yerden düşmeye müsait düşmanları itmek suretiyle düşmeleri sağlamak da mümkün. En kritik düşmanlar bence Alman kurtları. Bu arkadaşların yaptıkları saldırılarda doğru zamanda gerekli tuşa basarak bizi ısırmalarını engelleyebiliyoruz. Hemen akabinde de yanında duran Nazi arkadaşı bayıltmamız lazım. Aksi halde saldırıları devam ediyor. Ben genelde önce yanındaki Nazi’yi etkisiz hale getirip, akabinde köpek saldırısını engelledim. Bu sayede köpek bir kenara gidip uyuyor ve konu kapanıyor.

Yaptığımız tüm fiziksel işler, koşmak, tırmanmak ve kavga etmek stamina yiyor. Bu sebepten özellikle giriştiğimiz kavgalarda stamina’mızı düzenli olarak takip etmemiz gerekiyor. Öyle yumruk spamlamak yok… Düşmanların bizleri gördükleri ya da dikkatlerini çektiğimiz noktalar var. Kafalarında soru işareti çıkıp etrafı aramaya başlıyorlar. Özellikle etraftaki şişeleri belli noktalara atarak ya da kırbacımızı şaklatarak kendilerini yönlendirebiliyoruz. Fakat kırbaca dikkat, çok yakınlarına gelirse anında bizi görüyorlar.

Ayrıca etkisiz hale getirdiğimiz bir birim, başka bir NPC tarafından da görülürse alarm moduna geçiyorlar. Bu sebepten kendilerini görülmeyecek yerlere taşımamız gerekiyor ki beden taşımak da bolca stamina yiyen bir aktivite. Indiana Jones’un efsanevi kırbacı da pek tabii düşmanın dikkatini çekmekten başka işlere yarıyor. Düşmanları üst vücutlarına doğru yapacağımız saldırılar ile ellerindeki silahları düşürmelerini sağlıyorken, ayaklarına doğru yapacağımız saldırılarda düşüp bize doğru sürünmelerini sağlayabiliyoruz. Düşmanlar haricinde olan kullanım noktaları arasında tırmanma ve bir yerden diğerine kırbaç yardımı ile zıplamak geliyor. Çoğu zaman kırbaç kullanımı ile daha kıyıda köşede kalmış noktalara ulaşıyoruz.

Sıkıntılar

Açıkçası Indiana Jones’un filmleri haricinde tüm çizgi roman ve kitaplarını da okumuş birisi olarak Great Circle, oynamak istediğimin farklında olmadığım bir yapım olmuş. Yani o yokken de bir sıkıntım yoktu ama deneyim etmeye başlayınca, “tam da ihtiyacım olan bir oyun” dedim. Fakat genel geçer deneyim açısından bakacak olursak birçok anlamda sıkıcı yönleri de bulunuyor.

Bulmaca işlerini sevmeyenler için tam bir drama diyebilirim. Haritada nerede olduğunuzu ve neyin nerenin alt katında ya da üst katında olduğunu anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Bu tarzda bir oyun için tamamen olması gereken mekanikler ama türe yabancı olanlar için bir uyarı olsun.

Genel oyun döngüsü benim için esas sıkıcı olan nokta. Etraftan obje bul, düşmanları etkisiz hale getir ve göreve doğru ilerle. Düşman dediğimiz yapay zeka da o kadar dandik ki kimse kusura bakmasın. Dibinde arkadaşını dövdüğüm asker, havaya bakıyor. Yerde bayılmış arkadaşını gören NPC etrafa haber salacağına tek başına beni bulmaya çalışıyor. Tavandan kayarak yere iniyorum, dönüp bakan yok. Köpekli muhafızın yanındaki kutunun arkasında duruyorum, köpekte tık yok. Daha da kötüsü, Vatikan bölümündeki askerlerin hepsini etkisiz hale getirmeyi başardım. Katıksız, sıfır Nazi. Nasıl mı? Belirli bölgede bulunanları gruplar halinden tetikledim, arkada bulunan tek kapıyla girilebilen bir odaya kaçtım, geleni gideni dövdüm. Yapay zeka o kadar dandik ki kapıda sıkışıp kaldılar. Keşke ekran görüntüm olsaydı; oda Nazi kaynıyordu.

İşte bu sebepten oyundan tam olarak istediğim randımanı alamadım ve etrafta şişire şişire not verenlere de öylece baktım. Bir diğer problemim de devasa ve çok detaylı haritalar yapılmasına rağmen, çok donuk bir yaşam söz konusu. NPC’ler tam robot mode on, etrafta olup biten bir şey yok. Herkes aynı döngüde ve düzenli olarak bizim bir şey yapmamız bekleniyor. Şehirleri tasarlayıp buraları yaşayan bir şehir haline getirememelerine çok üzüldüm.

Yazımın başında belirttiğim sistem gereksinimleri ise başlı başına bir konu ama nereye kadar eleştirsek de oyun dünyasının o muazzam “yeni nesil ekran kartına geçiş” döneminde olduğumuz için yapacak bir şey yok. En azından Xbox sahiplerinin düşünmeden oynayacağını bilmek de bir şey…

Uzun lafın kısası, özellikle hikayenin ilerleyişi ve yan görevlerle desteklenişi, harika bir bütünlük sunmuş. Eğer siz de Indiana Jones dünyasına girmek ve entrikalarla dolu bir hikayeye dalmak istiyorsanız düşünmeden bu oyunu oynayın.

8.0 TOTAL SCORE

Indiana Jones and the Great Circle

4.9 Out of 5

Based on 7 Users

Grafikler 8
Sesler 8
Oynanabilirlik 8
Atmosfer 9
Optimizasyon 7
Artılar
  • Indiana Jones’u her anlamda deneyim edebilmek
  • Sürükleyici hikaye
  • Kaliteli bölüm tasarımları
  • Grafiksel açıdan iyi iş çıkartılmış
Eksiler
  • Haritalardaki ruhsuzluk
  • İnanılmaz dandik yapay zeka
Bottomline

Genel olarak baktığımızda Indiana Jones ruhunu her anlamda yaşatmayı başaran bir oyun olmuş diyebilirim. Indie’nın sesinden, o sarkastik cümlelerine kadar birçok ince detaya yer verilmesi gerçekten harika. Yaratılan mekanlar ve mekanlardaki efsanelere kadar ince ince işlenmiş bir yapım.

Bizi okuduğunuz için teşekkür ederiz.
4.9 (7)

Son Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Önerilen Haberler