Arcane 2. Sezon Finali İnceleme

Cumartesi 09:00’da uyandım, kahvemi doldurdum. Defterimi çıkardım ve önceki bölümlerde karaladığım notlara baktım. Son üç bölümde nelerin olabileceğini tahmin etmeye çalıştım. İçimde tatlı bir heyecan ve az da olsa burukluk vardı. Yıllardır severek ve muhtemelen bağımlısı olarak oynadığım oyunun hikayesinin sadece küçük bir parçasını bana sunan Arcane’in biteceğinin verdiği üzüntüydü bu. Animasyonun üst düzey sanatla birleştiği bir yapıma veda etmek zorundaydım ve halen fikrim değişmemişti; Arcane şimdiye kadar izlediğim en iyi görsel yapımdı. Böyle güzel bir şeyi bir daha uzun süre göremeyecek olmanın verdiği kalp kırıklığıydı içimdeki.

Son üç bölüm bitti, yazdığım notları tuttuğum defteri kapatıp bir kenara koydum. Güçlü bir kasırga gibi düşüncelerin kafamda bir oraya bir buraya savrulduğunu hissettim. Yaşlanmanın biyolojik deformasyonun yanında koluna takıp getirdiği bir şey varsa o da sabırdı. Bu yüzden yazıyı 23 Kasım’da yazmaktan vazgeçtim. Kasırga durulsundu, içinde sağa sola savrulan düşünceler yere insin ben de onlara enkazdan ev eşyalarını toplamaya çalışan bir afetzede gibi teker teker bakabileydim. O yüzden iki gün bekledim. Artık daha sakin bir kafayla çok beğendiğim ve bir o kadar sevmediğim noktaları kaleme alabilirim. Arcane sezon finali senaryosunun aksine alelacele bir incelemeyi hak etmiyor.

Gelecekten gelen Nurettin: Şimdi yazıya baktım. Diziye dalmadan evvel Riot’un genelinde gördüğüm yanlışları sıralamışım. Bunları okumayacağım derseniz aşağıya doğru giderseniz diziden ilerleyebilirsiniz.

Hayal gücü para ile satın alınmaz

Son söyleyeceğimi şimdi belirtmem gerekli. İlk üç bölümün incelemesini yazarken size hikaye konusundaki korkularımı belirtmiştim. Daha fazla kaynak sağlayıp, para harcayarak animasyon ekibinizin kadrosunu arttırıp görsel kaliteyi aynı düzeyde tutabilirsiniz demiştim. Ama iş hayalgücüne göbek kordonundan bağlı hikaye ve senaryo yazımına geldiğinde bunu para harcayarak hızlandıramazsınız. Diyelim harcadınız ve yeni senaristleri ekibinize eklediniz, on beş yıllık geçmişi olan Runeterra gibi büyük bir evreni sindirmiş (bu zaten tamamen ayrı bir konu) birilerini bulup sizin vizyonunuzda (O kişi Christian Linke) iş çıkarmasını beklemek tamamen bir mucize beklemek gibi bir şey olurdu.

Bu acaba sadece benim görüşüm mü diye endişelenmedim değil. Sosyal medyaya baktığımda benim gibi hikayenin çok hızlı ilerlediğine ve yanıtlanmamış soruların olduğunu söyleyen bir çok insan var. Neden böyle oldu? Çünkü ilk sezonla beklentiler arşa çıktı.

Birinci sezon ikincisinin tam aksiydi. Her sahne bir diğerine ustaca bir hikaye örgüsüyle bağlanıyordu. Birçok karakteri farklı yerlerde öykülendirmek çok zorken Arcane bunu öyle şiirsel güzellikte yapmıştı ki ilk sezonda boşa harcanan bir sahne ya da saniye bile yoktu. Bir örümceğin ağını ustaca örmesi gibi bir sahne diğerine atlıyordu ve örümcek ağının merkezine baktığınızda önünüzde eşsiz simetrik bir güzellikle serilmiş ağı ve merkezindeki sezon finalini buluyordunuz. Hikaye yazmaya gönül verenler, Güzel Sanatlar Yaratıcı Yazarlık bölümünü düşünenler için Arcane’in birinci sezonu bence tam olarak ders niteliğinde bir eserdi.

- Advertisement -

Lakin ilk sezonun hazırlanması altı yıl sürdü. İkinci sezon ise üç yıl. İlkinin başarısından sonra verdikleri röportajlarda dizinin sevilip sevilmeyeceğini bilmediklerini tatlı bir alçakgönüllükle söylüyorlardı. Bu içten itirafın yanında hikayenin ne yöne gideceğini de tam olarak kestirdiklerini zannediyorum. Senaryo hazır olmadan animasyonun çalışmalarının başlamayacağını düşünürseniz yazım kısmındaki bu aceleyi son dokuz bölümde net görürsünüz. Belki üç yıl için Netflix diretmiştir bilemiyorum, belki Riot diğer bölgelere geçmek için işi hızlandırmak istemiştir. Bilemem. Lakin Arcane artık canon, yani resmi Runeterra tarihçesi diyebiliriz, o yüzden atılan her adım çok ciddi olmalıydı.

Biraz acı olacak ama ikinci sezon sırf bu yüzden sadece asıl anlatılmak istenen öykünün sinopsisi gibi… (Sinopsis: Sinema ya da televizyon projeleri için yazılan kısa bir özet veya öykü özeti formatıdır.)

Neden hep Warhammer 40’yı örnek veriyorum

Runeterra evreni gibi potansiyeli çok yüksek bir fantezi dünyasını zaten şu ana kadar olur olmadık kararlarla ne yazık ki delik deşik ettiler. İlk yıllarda aldıkları “Oyun ve evrenin hikayesini tamamen ayrı tutalım,” heykeli dikilecek hatalı kararından sonra, dağınık içeriklerle; çizgi roman, sinematikler, karakterlerin kısa hikayeleri ve en fenası Riot Forge (oyunlar harika) oyunlarıyla tam bir Frankenstein yarattılar. Bir yapımdaki içerik diğeriyle uyuşmuyordu. MMORPG duyurusu yapıldıktan sonra sanırım iki yıl önce, sonunda en başta yapmaları gereken şeyi yani bütün hikayeyi tek bir noktada toplayacaklarını açıkladılar.

Ve ellerinde harika yazarlar vardı. Başta Games Workshop’tan gelen Anthony Reynolds olmak üzere (bazı Chaos Marine kitapları yazdı) ve başka GW yazarlarını bile kadroya aldılar. Sonra ne oldu? Toplu işten çıkartmalar, Riot Forge’nin kapatılması ve yazılı kaynakların azaltılacağı duyurusu! Şu güzelim evrende temelleri sağlam bir dünya yaratmamak için ardı arkası kesilmeyen tamamen yanlış kararlar.

Şimdi Games Workshop ve Warhammer evrenine bakalım. Warhammer nihayetinde plastik minyatürler üreten bunun yanında onları boyamak için boya, fırça ve türlü ıvır zıvırı satan bir hobi markası. 36 yıllık bir geçmişi olduğu için 80’lerden günümüze kadar Warhammer markasını canlı tutmak için ne yaptılar? Kitap basıp, gelmiş geçmiş en iyi bilim-kurgu evrenlerinden birini tarihçeyle doldurdular. Daha yeni yeni Warhammer+’ta mini animasyon dizilerine başladılar arkadaşlar bugüne kadar hep kitaplarla ilerlediler. Sadece 40K evreninde 450’den fazla kitap mevcut. Halen çatır çatır kitap basmaya devam ediyorlar. Demek istediğim bir evren kurmak istiyorsanız yazılı kaynaklara önem vererek temeli sağlam tutmalısınız. Kısa hikayeleri infaz ederek ve üç yılda iki kitap basarak ancak Arcane gibi bir şaheserin ikinci sezonunun öyküsünü mundar edersiniz.

Bir başka konu Riot’un yarattığı bölgelerde ve orada yaşayan fraksiyonlarda hep ikilem yarattığını ve bunun okuyucuyu ya da izleyiciyi kimin haklı kimin haksız olduğu konusunda hep ahlaki bir arafta bıraktığını düşünmem. Harika bir düzen, bu tarzın benzer örneği olarak Game of Thrones’u örnek verebilirim. Buna Grim Dark deniyor ve Grim Dark denince akla ilk başta Warhammer gelir. Ortada bir mücadele, savaş bulunur ve herkesin cephede bulunmak üzere haklı sebepleri vardır. Savaşı asla tek bir taraf kazanmaz ama küçük muharebelerde galibiyet bulabilirler, neredeyse umutsuz bir çaba içinde kıvranan tarafları görürsünüz ve onların aldığı kararların yarattığı dönüm noktalarını.

Arcane birinci sezonda bu tarzda harikalar yarattı. Zaun ve Piltover arasındaki mücadele hangi tarafın haklı olduğu konusunda bizi aptala çevirirken, tarafların her aldığı karar ateşi biraz daha körükleyerek aralarının açılmasına sebep oluyordu. Ama Arcane’in ikinci yazısında yeni sezon öyküsünün Mageseeker’a dönmesinden korktuğumu söylemiştim. Mageseeker’ın sonunda ne oluyordu? Damecia ve kaçak büyücüler kol kola girip beraber daha iyi bir dünya inşa etmeye başlıyordu. Sylas hatalarını anlayarak daha iyi bir adama dönüşüyordu. Bravo bütün mücadeleyi ve fraksiyonların kendilerine ait bütün o özelliklerini yok ettiniz. Korktuğum şey başıma geldi, aynısı Arcane’in sonunda da oldu; Zaun ve Piltover tek bir düşmana karşı birleşti, herkes mutlu mesut yaşamaya başladı. Dualitenin birbiriyle olan sonsuz anlaşmazlığı kesin bir çizgiyle silindi. Arkadaşlar aynı hatayı Blizzard World of Warcraft’ta yaptı ve oyuncu sayısı günümüzde belli. O kadar çaresizlerdi ki bir şekilde mezarından Chris Metzen’i çıkarıp, öykünün kontrolünü tekrar ona verdiler. Ve beş yıl içinde göreceksiniz Metzen bile bu çöplüğü toparlayamayacak.

Neyse…

Herkes çok kolay şekilde birbiriyle mutlu mesut yaşarsa anlatacak öykünüz kalmaz ve bugün Warcraft’ın ki gibi zorlama şekilde öykü yazarsınız. Öte yandan 36 yıldır bu mücadeleden taviz vermeyen Games Workshop’u örnek alırsanız herkesin duyduğunda zengin içeriğinden dolayı saygıyla eğildiği bir evren yaratmış olursunuz.

Benim görüşüm Riot Games’in Riot Games Music’e verdiği önemi yazılı kaynakları oluşturacak bir departmana da ayırması.

What If: Ekko, 7. bölüm

Son üç bölümdeki favorim yedincisiydi. Olabildiğince mantıklı bir hikaye örgüsünde ilerledi ama hızlı anlatımdan nasibini bu da aldı. Bir sahnede Jinx, tanıdığı Ekko’daki değişikliği anlamazken, diğer sahnede Ekko’nun aslında her şeyi ona anlattığını görüyordunuz ve Jinx onu bu haliyle kabul ediyordu (acele hikaye anlatımı). Notlarımın arasında: “Bu bir paralel evrense önceki Ekko’ya ne oldu?” diye yazmışım. 7. Bölümde bunu çok güzel bağladılar ama yazının sonlarına doğru “Çok kötü kullanılan zamanda yolculuk” mantığı adı altında buna değineceğim.

Anlaşılan o ki Viktor ya da Wild Rune’un kendisi (muhtemelen ikincisi ama Heimdeinger bilinçli şekilde bu evrenlere gönderildiğini ima ediyordu o yüzden Viktor da olabilir) ikiliyi paralel bir evrene yolladı. Bu evrende Jayce’in çalışma odasına yaptıkları baskında Vi’ın öldüğünü öğrendik. Hextech bu evrende bulunmuyordu. Jinx’in karakteri tamamen değişmiş ve buradaki Ekko’yla sevgili olmuşlardı. Gene asıl karakterlerimizin asla sahip olamayacağı mutlu sonu göstererek yüreğimizin dağlanma taktiği, çok iyiydi. Ekko’nun zamanda 4 saniye geriye gitmesini sağlayan makinenin yapılmasına o evrendeki Jinx’in yardım ettiğini bilmek harika bir detaydı. Velhasıl Heimdeinger hiçbirimizin anlamadığı bir makineyi tek bir akşamda hazırlayarak (acele hikaye anlatımı) Ekko’yu kendi evrenine geri yolladı ve Heim burada kaldı. İstese geri döner mi kesinlikle döner çünkü bölümün sonunda Jinx’in sakladığı Hextech kristallerini gördük.

Black Rose ve bir dolu sonu getirilmeyen detaylar

İlk yazıda Black Rose’un nasıl girifit yapıda, tamamen gizemli bir örgüt olduğunu, günümüze kadar ne halt yedikleri konusunda Riot’un bile bize çok bilgi vermediğini dolayısı ile sadece diziyi izleyen kişilerin kafasını karıştıracağını yazmıştım.

Sonuç tam da öyle oldu.

LeBlanc’ın Mel üzerinden amacı neydi? Anlamadık.

Erkek kardeşi Kino neden öldü? Anlamadık.

Ambessa’nın Black Rose’a attığı kazık neydi? Anlamadık.

Mel ne oldu da aniden Black Rose’a kafa tuttu? Anlamadık.

Mel nasıl aniden güçlendi? Anlamadık.

Mel’in üzerindeki altın kaplama zırh nereden geldi, nasıl aldı? Anlamadık. Sadece yeni destek şampiyonumuzun aniden uyanan yeteneklerinin (acele hikaye anlatımı) preview’ini gördük.

Ambessa’nın koluna taktığı rünler neydi? Anlamadık. Muhtemelen Gölge Adalar’dan bir artifact ve Mordekeiser’la alakalı. Kullanıcıya yenilmezlik gibi bir güç verdiğini düşünürseniz tarihçedeki Mordekesier’a cuk oturuyor.

Yani hikayenin hızlı anlatımını geçtim, tamamen soru işareti bırakan olaylarla senaryoyu daha da boşlukta bıraktılar. Bu soruların hepsinin cevabını muhtemelen Ambessa kitabında alacağız ama oyuncuların kısa hikayeleri okumadığından yakınarak kısa hikayelerin ipini çekip, dizide anlatılmayan olayların anlaşılması için yeni çıkan kitabı insanların okumasını beklemek (kitabı daha okumadım Amazon US’te ön satışta, 18 Şubat’ta raflarda yerini alacak) ilginç bir strateji.

Victor neye dönüştü?

Tam olarak anlayan var mı? Ben şahsen anlayamadım. Bütün paralel evrenleri görebilecek kadar güçlenen kozmik bir varlık oldu… Hem de Hextech sayesinde… Açıkçası ben delirip, çok güçlü ama nihayetinde fani bir düşmana dönüşmesini bekliyordum şimdiye kadar bize anlatılan Viktor gibi. Konuyu kozmik boyuta taşıyorsanız bu dünyanın türlü kozmik koruyucusu var Bard gibi, Soraka gibi… Bunların hiçbirinin müdahale etmeyeceği RUNE WARS’TAN bile beter bir son bizi bekliyorsa (tamam Soraka etmez biliyorum, kendimle çelişmedim) dengeyi gözeten Bard’ın araya girmesini beklersiniz. Hadi hepsini geçtim elini sallayanın Hextech kristali bulduğu şu dönemde nasıl oluyor da Runeterra’yı yaratan DÜNYA TAŞLARI’nın yarattığı facia olan RUNE WARS’TAN beter bir son bizi bekliyor? Çok affedersiniz kıçı kırık bir hextech kristali nasıl herhangi bir World Stone’dan daha güçlü oluyor?

Glorious Evolution’un kozmik boyuta taşınması özellikle son iki bölümün anlaşılmasını iyice güç hale getirirken, kafamızda asla yanıtlanmayacak sorular bıraktı. Hextech Kristali güçlü silahlar oluşturmak için bir materyal olarak kalsaydı öykü hem dünya için hem de karakterlerin sonu için daha mantıklı olacaktı.

Öykünün sonunda Jayce’le Viktor’un beraber yok olması… Abi n’oluyor? Bromance aşkı dünyayı kurtardı… Ya cidden bir şey diyemiyorum. Bir ara canlı yayın yapmamız lazım bunun için.

Unuttuğunuz bir şey; Ferros Hanedanı

Yeni çekirdek hikayede sanırım başını Camille’nin çektiği Ferros Hanedan’ı yok. Hextech Kristalleri’yle bir anılan yarı mafya yarı ajan bu hanedanın öyküye dahil olamamasını hiçbir yere koyamıyorum. Zaun ve Piltover bu teknoloji yüzünden yıllarca birbirine girmiş, hatta şehir yok olmanın eşiğine gelmiş ama Ferros hep uzaktan mı izlemiş? İmkansız…

Bakınız Riot’un kendi sitesinden aldığım örnek;

“Kanunların kapsamı dışında çalışmak için bedenini silah haline getirmiş olan Camille, Ferros Hanesi’nin baş istihbaratçısı. Kendisi, Piltover makinesi ve onun Zaun’daki karanlık yüzünde işlerin sorunsuz yürümesini sağlayan zarif ve seçkin bir ajan. Her duruma uyum sağlayabilen ve çok özenli bir casus olan Camille, savrukluğu ortadan kaldırılması gereken bir utanç kaynağı olarak görüyor. Taşıdığı bıçaklar kadar keskin bir zekâya sahip olan Camille’in hextech beden geliştirmesiyle üstünlük arayışı, onun kadından çok makine olup olmadığının merak edilmesine yol açıyor.”

Ya bunu tamamen görmezden gelecekler ya da Camille’nin öyküsü tamamen değişecek. Üzüldüğüm nokta bildiğimiz haliyle Camille’nin Arcane’in hikayesine çok iyi uyacak bir karakter olmasıydı.

Jinx öldü mü?

Hayır ölmedi. Topluluk tarafından bu kadar sevilen ve hikayesi için kaynak ayrılan bir karakterin ölümü bu kadar kolay olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca öldüğünü sandığımız patlamaya bakarsanız, patlamadan evvel Jinx Shimmer’ı kullandığında oluşan efektin aynısının patlamanın dışına uzadığını görüyorsunuz. Hatta Warwick’i bile kurtarmış olabilir. Caitlyn’in “Hikayemiz daha bitmedi,” demesinin ardından Hextech Gate’leri kontrol ederken, patlamanın olduğu noktaya bakıp dışarıya açılan bir soğutma sistemini görüp gülümsemesi ve o esnada elinde Jinx’in maymununun başını tutması. İlk sezonda Powder’ın “Bir gün bunlardan birini kullanmak istiyorum,” dediği zeplinin son sahnede okyanusa açılması.

Jinx ölmedi ama karaktere ne olduğunu ne zaman öğreniriz orası malum. Açıkçası ben Jinx’in Zaun’un yer altı dünyasına denge getiren bir Chem Baron benzeri bir şey olmasını umuyordum. Onun yerine Sevika Piltover konseyine girdi! Yukarıda bahsettiğim duality veya tarafların zıtlığı diyebileceğim kavramın ortadan kalkmasına bu yüzden üzülüyorum. Karakterlerin sonu benim istediğim şekilde sonlanmadı diye değil güzelim dünyadan harika hikayeler çıkmasını sağlayacak birbiriyle sürekli çekişen taraflar yok edildiği için üzülüyorum.

Warwick derseniz ona hiç değinmeyelim…

Zamanda yolculuk: Hikaye anlatımında tehlikeli sular

Benim en büyük hayal kırıklığımın sebebi dizinin sonunda Jayce’i çocukken aslında Ryze yerine Viktor’un kurtarmış olduğunu öğrenmemiz. Paralel evrenler yetmiyormuş gibi bir de öyküye zamanda yolculuk eklenip, her şey daha da içinden çıkılmaz bir hale getirilmiş.

11. doktordan sonra Doctor Who’yu izlemeyi bırakma sebebimdir bu saçmalık. Steven Moffat sezon finaline kadar heyecanı en yüksek tempoda tutmuş, kafamıza kahramanlarımız bu işten nasıl sıyrılacaklar endişesini son dozuna kadar zerk etmiş, heyecanlı ve mantıklı bir açıklama beklerken… Doctor aslında ben bunun olacağını görüp, zamanda geriye gidip önceden buraya şunu koymuştum klişesini birden fazla kez kullanıp, izleyiciyi aptal yerine koymuştu.

Neden mantıksız? Çünkü daha hiç gerçekleşmemiş bir olayı değiştirmek için zamanda geriye gidemezsiniz. Viktor’un Jayce’i annesiyle beraber kurtarması için, Jayce’in Viktor’dan yardım almadan bir şekilde Piltover’a gelip Viktor’la tanışması ve ikinci sezon sonuna kadar yaşanan olayların zaman çizelgesine yazılması gerekirdi. Viktor’un ona yardım edebilmesi için tanrısal yeteneklere kavuşup zamanda geri gitmesi gerekiyor ama bunların yaşanması için Jayce’in annesiyle beraber kurtulması gerekiyordu. Öyle büyük bir mantık hatası ki… Halen ne demek istediğimi anlamadıysanız gözlerinizi kapatın ve bunun üzerine düşünün eminim anlayacaksınız.

Bu yüzden Stephen King’in 11.22.63 kitabını çok severim. Çünkü bu tür saçmalıklara düşmemek için Kara Kule evreninde zaman yolculuğuna nedeni bilinmeyen kurallar koymuştur. Dünyada zaman yolculuğuna izin veren belirli noktalarda belirli kapılar vardır. Bu kapılar sadece geçmişte belirli bir tarihe yolculuk yapılmasına izin verir. Gelecekten geçmişe o zamanda olmayan bir şey götüremezsiniz. Geçmişe gittiğinizde ömrünüz daha hızlı geçmeye başlar, çabuk yaşlanırsınız bu da geçmişte uzun süre kalmanızı engeller. Ve en önemlisi Zaman bir nevi varlık gibidir, kurallarını ihlal ettiğiniz için sizi beklenmedik kazalarla öldürmeyi deneyip, sisteminden atmaya çalışır.

Size yukarıda anlattığım Viktor örneği bir paradoks’tur. O yüzden eğer okursanız Braian Greene’nin Evrenin Zerafeti adlı kitabında bilimsel olarak geçmişe gitmenin olanaksız olduğu, gidebileceğiniz tek yerin geçmişte paralel bir evren olabileceği kaleme alınmıştır. Ekko’nun gittiği paralel evrende aslında o evrende yaşayan diğer Ekko’nun bilincine girmiş olmasını muhteşem düşünülmüş buldum. Gene o yüzden Jayce başka bir paralel evrene gittiğinde aslında o evrende ölmüş olan Jayce’nin yerine geçiyordu ve kural bozulmuyordu. Kural şu; evrendeki atom sayısı bellidir bu yüzden geçmişe yolculuk edemezsiniz, bedeninizdeki atomları koyacağınız bir boşluk yoktur. Ekko ve Jayce detayı o yüzden iyiydi. Ama dizinin sonunda Jayce’i çocukken Viktor’un kurtarmış olması hikayenin sonunu nasıl getireceğiz acelesiyle kaleme alınmış ve ne yazık ki hiç hoşuma gitmeyen, en mantıksız detay oldu.

Son sezona gene görsel olarak aşık olsam da hikaye anlatımı açısından ilk sezonun çok gerisinde olduğunu söylemek zorundayım. Müzikler bile kısa süreli prodüksiyondan nasibini almış gibi… Sebebi Netflix’tir ya da başka bir şey bilemem ama çok sevdiğim bu evrenin temellerinin alel acele atılması hoşuma gitmiyor. Riot bana Runeterra evreninde güzel bir dünya kuracak gibime de gelmiyor artık.

Bilmiyorum belki ileride değişir… Umarım değişir. Ama Arcane şu an resmi tarih… Bunu bu şekilde kabullenmek gerekli. Ya da kafaya çok takmadan Sihirdar Vadi’sinde dolaşmak ve Warhammer 40K okuyarak fantastik edebiyat açlığımı gidermek…

Void

Viktor bir şekilde kozmik bir varlık oldu. Bütün paralel evrenlere baktıktan sonra fikrini değiştirmesi için Jayce’yi bulduğunu söylerken şunu ekliyor “All I found is dreamless solitude,” yani “Tek bulduğum rüyasız bir yalnızlıktı.” Buna uyan tek bir şey var o da Void. Runeterra evreninde de Void en büyük düşman. Muhtemelen konu Freljord’a bağlanmaya başladığında Void belasına el atacaklar.

Şuna çok benzettim:

Viktor herkesin acısını dindirme gibi insansı bir içgüdüyle evreni ve hatta bütün paralel evrenleri dolaşıyor. Bu yolculuğunda sonunda her şey nihayetinde rüyasız bir yalnızlığa bağlanıyor. Bu Void’e çok güzel şiirsel bir gönderme. Sonsuz bir karanlık ve orada yalnız yaşayan, hayal edemeyen ve Runeterra evreninin var olmasıyla yaydığı ışıktan rahatsız olup, dünyamıza sızmaya çalışan Void. Her şeyin sonunu getirecek, yutacak sonsuz karanlık diyebiliriz. Viktor nedense buna karşı durmanın tek yolunun kendisinin kukla gibi kontrol ettiği, bilinçsiz varlıkları yönetmek olduğunu düşünüyor ki o yüzden Glorious Evolution’ı devreye sokuyor.

Anahtar kelimelerimiz void + içi boş bir kabuktan ibaret kontrol edilebilen kukla canlılar.

Void başka popüler bir evrende de var hatta aşağı yukarı aynı şekilde tasvir ediliyor. O evrenin ismi World of Warcraft. Burada da aynı şekilde Void yaşamı ve varoluşu yutmaya çalışan karanlıktan ibaret. Burada da Void’e karşı savaş açmış ve büyük resme baktığınızda haklı ama Azeroth’ta yaşıyorsanız haksız göreceğiniz biri var; ismi Sargeras. Ayrıca Void’e karşı bağışıklığı olan bir ırk var undead ve dolayısı ile Forsaken… Sargeras Void’i durdurmak için ne yapmak istiyor? Bütün Azeroth’u kendi kontrolünde beyinsiz bir undead ordusuna çevirip Void’i durdurmak.

Ben bir şey demiyorum, benzerlik muazzam.

Viktor’u sadece Shimmer bağımlılığını iyileştiren bir tekno-mehdi olacak diye beklerken adam tanrı oldu. Yapanlar utansın ne diyeyim…

Sonuç

Arcane’nin sonunda dileklerine kavuşanlar sadece Caitlyn, Vi ve Singed oldu… Orianna süper şirindi ve Glorious Evolution’un son kalıntısı kendisi olabilir.

Yazıyı kapatmadan önce size bir Fun Fact vereyim. Fortiche’deki bir animatör günde sekiz saat çalışarak dizinin sadece 0.7 saniyelik içeriğini üretiyormuş. Dizinin neden 250 milyon dolar tuttuğunu bu bilgiden sonra merak etmiyorum artık. Böylesine muazzam bir görsel sanat eseri ancak bu kadar ince çalışılarak tamamlanabilirdi.

Ha bu arada doğru mu bilmiyorum; önceki Arcane incelememde bir sonraki hikayenin kesinlikle Noxus’ta olacağını ama ona karşıt olarak Damecia mı olur Ionia mı olur bilemiyorum yazdığımı hatırlarsınız belki. Christian Linke bugün üçünün de olacağını açıklamış.

Son Haberler

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Önerilen Haberler