Sky Force Anniversary

    0
    22

    Shoot’em-up dediğimiz bir tarz var. Karşımıza çıkanların alayına bodoslama daldığımız, taş taş üstünde koymadığımız hemen hemen her oyunu bu tarza rahatlıkla oturtabiliriz. Eskiden bu tarz oyunlar epey rağbet görürdü. Hani şimdilerin FPS’leri neyse, o zamanların Shoot’em-up’ları da öyleydi. Sky Force Anniversary, bu tarz bir oyun ve daha oynamaya başlamadan önyargıyla yaklaştığım, sevebileceğimi hiç düşünmediğim bir oyun ayrıca. Yanlış olmasın, bayılırım bu tarza. 1943 ve R-Type gibi iki dev var geçmişimde. Ama yeni yapılan ve eski oyunların izinden gitmeye çalışan çok fazla oyun yüzünden hayal kırıklığına uğradığım için, buna da aynı muameleyi göstermeye kalktım. Ama yanılmışım…

    Sky Force Anniversary, tarzını tam olarak yansıtan, bağımlılık yapma tehlikesi olan, çok ama çok iyi bir başlık. Şu an bu satırları yazarken, yazıyı bir an önce bitirip oyunun başına tekrar dönmek için can atıyorum. Oyunun bu kadar başarılı olmasında belli başlı nedenler var tabii ki. Bunların en başında da oyunun eski Shoot’em-up’ların artılarını alıp, eksilerini kullanmaması, üzerine de daha çok artı eklemesi geliyor. Geri kalan herşey, bir Shoot’em-up’ta başınıza gelecek şeyler: Vur, kır, patlat… Olayın bir güzel tarafı da şu, bu eğlenceyi local multiplayer olarak tadabilme şansınız da var.

    Tahmin edeceğiniz üzere, naçizane bir uzay gemimiz var ki başlangıçta sadece tek tük ateş eden, ekstra hiçbir özelliği olmayan bir uzay gemisi bu. Her bölümde karşınıza çıkan düşmanları vurdukça “Weapon Upgrade” şeklinde bir güçlendirici alıyorsunuz. Bunları aldıkça, silahınızın ateş etme sıklığı artıyor. Bu özellik kalıcı değil bu arada. Ölürseniz, bölüme en başından başlıyorsunuz ve ateş etme sıklığınız sıfırlanıyor. Ama durun, o kadar da zayıf değilsiniz; çünkü geminizi adım adım geliştirmek gibi bir lüksünüz de var.

    Her bölümde topladığınız yıldızları kullanarak geminize yeni özellikler yükleyebiliyorsunuz. Geminizi daha dayanıklı bir hale getirmek, ana silahınızı daha da güçlendirmek, yan silahları açmak ve güçlendirmek, güdümlü füzeler, lazer silahı, koruyucu kalkan, Mega Bomb gibi bir ordu geliştirme mevcut. Bunları tek tek açmanız yeterli değil, her birini kademe kademe güçlendirmelisiniz zira ilerleyen bölümlerde başka türlü sağ kalamazsınız. Hatta benden bir tavsiye, İlk 3 bölümde biraz zaman geçirerek en azından yan silahlarınızı ve füzenizi açın. Hatta ana silahınızı ve dayanıklılığınızı da biraz artırın; çünkü ilk üç bölümden sonra işler hakikaten çok zorlaşıyor.

    Her bölümde belli başlı görevler de var: Düşmanların %70’ini yok etmek, tamamını yok etmek, rehinelerin tamamını kurtarmak ve tek bir hasar bile almadan bölümü tamamlamak. Bunları yaparsanız, ekstradan puan kazanıyorsunuz. Ama ilk etapta yapılması gereken en önemli şey, olabildiğince yıldız toplayıp gemiyi güçlendirmek. Aksi taktirde bırakın görev yapmayı, bölümü bile bitiremiyorsunuz. Bu arada, oyunun görsel yanı böyle bir oyun için haddinden fazla iyi. Boyutuna göre kusursuz diyebiliyorum hatta ki fiziksel detaylar da öyle.

    Sky Force Anniversary’nin, yapımcılarına övgüler yağdırdığım bir tarafı var ki mutlaka bahsetmem lazım. Geminizin ateş etmesi için herhangi bir tuşa basmak zorunda değilsiniz; çünkü geminiz zaten kendi kendine ateş ediyor. Size sadece saldırılardan kaçmak, Lazer ve Mega Bomb gibi özel silahları kullanmak kalıyor. Basit ve önemsiz gibi duruyor ama bu ayrıntı o kadar önemli ki… Eskiden bu tarz oyunlarda ateş etmek için habire bir tuşa basmak zorunda kalırdınız. Uyanıklık edip tuşa basık tutardınız, “Yoook öyle üç kuruşa beş köfte!” diye geminiz veya uçağınız kısa bir süre sonra ateş etmeyi bırakırdı. Hoş, bırakmasa ne yazar, o tuşa basık tutmak da manasız…

    Kıssadan hisse, insanı ekran başına kilitleyen bir oyun olmuş Sky Force Anniversary. Özellikle old-school oyuncuların bu oyunu bayıla bayıla oynayacağından eminim. En azından bilgisayarınızın bir köşesinde durur, canınız sıkıldığı zaman açar vakit öldürürsünüz. Yalnız dikkat edin, vakit öldüreceğim derken ekrana kilitlenip kalabilirsiniz. Benden söylemesi…

    Ertekin Bayındır