Fire

    0
    12

    Deadalic Entertainment’ın tornasından çıkan oyunlara büyük bir saygı duyuyorum. Bu bağımsız firma özellikle macera/bulmaca türü oyunlar yapma konusunda oldukça hoş yapımlar sunuyor oyunculara. Edna & Harvey desem belki kafanızda bir şeyler canlanabilir. Olmadı mı? O zaman Memoria ve Deponia demeliyim. Eğer hala bu firmayı tanımadıysanız macera oyunlarıyla aranız pek iyi değil demektir. Bu güzide yapımcı yepyeni bir oyun ile daha karşımıza çıktı. Deadalic’in son oyunu Fire ile geçirdiğim hoş vakitlerden edindiğim bilgileri de sizlerle paylaşmaya hazırım.

    04

    Fire’de Neanderthal Ungh isimli, tarih öncesi çağlarda yaşayan, oldukça komik görünümlü bir karakteri canlandırıyoruz. Ungh bir kabilede yaşıyor ve kabile asla sönmemesi gereken bir kamp ateşine sahip. Anlayacağınız üzere ateş bir kere yakılmış, bir daha nasıl yakılabileceğini bilen yok. Kabilesindeki nöbet sırasının sarışın ana karakterimizde olduğu bir gece, Ungh ateş başında uyuya kalıyor ve ateşte sabaha kadar sönüyor. Ungh kabile şefinden yediği okkalı fırçadan sonra köyden sınır dışı ediliyor ve ateş bulana kadar dönmemesi söyleniyor. Bunun üzerine Ungh ise ateş aramak üzere yola koyuluyor. Mekan mekan geziyor kahramanımız. Yeri geliyor karanlık mağaralara giriyor, yeri geliyor uzaya çıkıyor ve hatta yeri geliyor zamanda yolculuk ediyor şapşal Ungh. Yalnız şunu söylemeliyim ki tüm bu yaşanan olaylarda hiç bir diyalog geçmiyor. Karakterler bir takım anlamsız sesler çıkarıyor ve biz ne anlatmaya çalıştıklarını hareketlerinden rahatça anlayabiliyoruz. Oyun boyunca bu durum böyle sürüp gidiyor. Oyunda hiçbir diyalogla karşılaşmıyoruz ve ne yapılması gerektiğini çevredeki işaretlerden anlayabiliyoruz. Bu durum evrensel bir oyun dilini oyunculara sunuyor ve İngilizce bilmeyen oyuncuların oyunu anlamasını sağlıyor. (Siz yine de İngilizce bilin. Dursun köşede, lazım olur.)

    Oyun her bölümde bize birbirinden ilginç bulmacalar sunuyor. Her bulmacada keşfetmemiz gereken bazı aksiyonlar bulunuyor. Bu aksiyonların her biri bir diğerini tetikliyor ve bulmacaları sırası ile çözmeye başlıyoruz. İlk birkaç bölümdeki zor sayılmayacak bulmacadan sonra işler hayli karışıyor. Geçmeniz gereken bölümlerde çözmeniz gereken mini oyunlar gittikçe artıyor ve size verilen eşyaları nasıl kullanabileceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bazen kafayı yemenize sebep olan bulmacalar karşınıza çıkıveriyor. ”İşte, şunu çözdüm sonunda artık önüm açılır.” derken bir de bakıyorsunuz yapmanız gerekenler bitmemiş. (Hele zaman makinesinin olduğu bölüm var ya… Ah, ahh!) Her ne olursa olsun bu oyunda eğlenceyi yakalayabiliyorsunuz. Ayrıca bulmacalar sırasında karakterlerin mizahi halleri ve yapılan atıflar beni hayli güldürdü.

    Fire’ı büyük bir zevkle oynarken beni üzen konu ise tadının damağımda kalması oldu. Oyun süreniz her ne kadar bulmacaları ne kadar sürede çözebildiğinizle ilgili olsa da bölüm sayısı bana hayli az geldi, ki ben oyunu ortalama 5-6 saatte bitirdim. Daha fazla bölüm ve hatta oyuncuların kendi bulmaca tasarımlarını yapabildiği bir mod Fire’ı çok daha uzun süre oynamamız için sebep olabilirdi.

    Bunun dışında ise oyunun müzikleri ve görselliği son derece hoş bir havada tasarlanmış. Ungh’un, diğer karakterlerin çizimini, arka planları oldukça sevdim. Bu görselliğe uygun seçilen müzikleri de çok sevdim. Daha önce bahsettiğim evrensel dil, oyunda derin bir senaryo olmasını engelliyor ve dolayısıyla senaryo arayan adventure oyuncuları bu oyunda pek de aradıklarını bulamayacaklar. Ancak bulmaca çözmeyi seven tayfa için Fire, kısa oyun süresi dışında bulunmaz bir nimet.

    Enes Özdemir