Need for Speed: No Limits

    2
    54

    Bildiğiniz veya bilmediğiniz üzere bir süredir cep telefonumda sadece tek bir oyuna yoğunlaştım.

    Sabah kalkıyorum, banyoya gidiyorum, giyiniyorum, işe doğru yola koyuluyorum ve ardından günlük görevlerimi yapmak üzere harekete geçiyorum. Hayır işin kendisi değil konumuz, Heroes Charge! Beş tane kahramanı çeşitli görevlere çıkarttığımız bu oyun RPG ile aksiyonun garip bir karışımı ve feci biçimde bağımlılık yapabiliyor. Oynanış kolay, görsellik hoş ve RPG öğeleri sayesinde sürekli oyuna geri dönüp bir şeylere seviye atlatmak istiyorsunuz. Adamlar müthiş bir formül geliştirmiş, oyunun müdavimi olmadan durmak pek zor.

    İşte bu noktada NFS devreye giriyor. Ben ki cep telefonunda pek fazla oyun oynamamış biri olarak, bağımlısı olduğum bir oyunla aynı formülü kullanan NFS’e denk gelmeyi başardım, kendimle gurur duyuyorum.

    Eğer yıllardır NFS oyunlarını oynuyorsanız şunu hemen bilmeniz gerekiyor: NFS: No Limits adındaki bu cep telefonu oyununun diğer NFS oyunlarıyla alakası yok. Normalde bir NFS oyununda sürüş yeteneğiniz önemlidir, aracınızdaki geliştirmeler oyuna direkt etki eder, nerede gaza basıp nerede yavaşlayacağınıza, el frenini nerede kullanacağınıza siz karar verirsiniz. Yarışlar dakikalarca sürebilir, pistlerde çevreyi izlemek keyif verir… NFS: No Limits ise bu tip özellikleri bir kenara iterek sizi Heroes Charge formülüyle içine çekmeye çalışıyor. Yani nedir, kısa yarışlar, günlük görevler, kolay yarışlar sayesinde bir şeyler başarıyor hissiyatını aşılamak vb.

    nfsnolimits03

    Eleştirilere devam edeceğiz ama önce oyundan biraz bahsedelim. Bedava olarak sunulan NFS: No Limits, bize bir tane araç sunuyor ve diyor ki, “Underground adındaki ana oyun moduna gir, bir süre yarış ve kazandıklarınla yeni araçlar aç, oyuna devam et.” Evet, oyunun başında bir adet Subaru marka aracımız oluyor ve kısa sürede birkaç tane daha araca kavuşuyoruz; Toyota 86, Ford Fiesta, Volkswagen Golf ilk elde edeceğiniz arabalar oluyor. Araçlar performans açısından birbirleriyle farklı yönlere düşebiliyor elbette ama farklı modellerin oyunda olmasının asıl nedeni, Underground modu dışında oyunda vakit geçireceğiniz bir kısım. Car Series adındaki bu yarış modu farklı markalara özel yarışlar sunuyor ve her Chapter’da toplamda altı tane yarışa katılıp büyük Chapter ödülünü kazanıyoruz. Elbette bu altı yarışın her biri de bize birer ödül veriyor.
    Evet, hem Underground yarış modunda, hem de Car Series’de her yarıştan sonra sürpriz bir ödül bizim oluyor. Bu bir araba parçası da olabiliyor, para ödülü de, Visual Style puanı da…

    Araba parçaları bir RPG’deki eşyalar gibi Common, Uncommon, Rare, Epic ve Legendary şeklinde beşe ayrılıyor. (Bildiğiniz RPG mekaniğinde olmuş oyun, haberiniz olsun.) Bu parçaları direkt olarak sahip olduğunuz araçlara iliştirebiliyorsunuz lakin hangi parça, nereye sabitleniyor, buna oyun karar veriyor. Parçaları araçlara taktıkça da araçların genel puanı ve performansı artıyor, yarışlarda daha başarılı olup belirli bir puan isteyen yarışlara da katılabilme hakkı kazanıyorsunuz.
    Para genel olarak Black Market ve Loading Dock adındaki bölgelerde kullanılıyor. Black Market size iyi ama pahalı mallar satan market bölümü. Buradan genellikle bir parça aldığınızda paranızın veya altınınızın büyük bir bölümünü harcıyorsunuz. Loading Dock direkt ama direkt olarak Heroes Charge’dan alınıp buraya konulmuş. Heroes Charge’da belirli vakitlerde bedava olan iki çeşit sandık vardır, burada da aynı şekilde Classic ve Premium olmak üzere iki farklı çeşitte kutuyu açıyoruz. Üstelik bunların işleyiş şekli ve sayıları da Heroes Charge ile birebir aynı! 10 dakika bekleyerek bir gün içinde beş tane bedava sandık açabiliyorsunuz. Premium sandığı açmak içinse üç gün kadar beklemeniz gerekiyor. Sandıklardan da çeşitli araç parçaları çıkıyor ve genellikle hepsini de bir yerlere takıyorsunuz. (En azından oyunun başlarında.)

    app-review.ru_104_1

    Bu başlıkların yanında diğer oyunculara karşı yarışabileceğiniz bir Tournaments bölümü de oyunda yer alıyor. Burası da Heroes
    Charge’ın Arena’sı gibi işliyor; oyun herkesin envanterinin bir kopyasını barındırıyor belleğinde ve turnuvalarda sizi diğer oyuncularla eşleştiriyor. Bir turnuvaya girdiğinizde üç seçenekten birini seçiyorsunuz; kolay, orta ve zor zorluk seviyeleri. Bunlar size farklı şekillerde puan kazandırıyor ve tahmin edebileceğiniz gibi en zor seçenekte daha çok puan kazanıyorsunuz. Puanlar da sizi turnuvanın bir sonraki aşamasına taşıyor.

    Oyun modlarının sonuncu elemanı Special Events lakin bu her zaman açık değil. Belli ki oyunda zaman zaman çeşitli özel aktiviteler olacak ve bunlar da bu başlık altında görüntülenecek. Ben oyuna başladığımda Snoop Dogg ile ilgili bir yarış söz konusuydu ve tüm yarışları bitirmeyi başarırsanız güzel bir arabayı kapıyordunuz. (Ben yeni başladığım için yarısına bile gelemeden aktivite sonlandı.)

    Her şey böylesine bedavayken parayla ne yapabildiğimizi soracaksınız. Yapımcılar bu konuda da Heroes Charge’ın mantığını benimsemiş ve size az önce de bahsettiğim altınları parayla satma yolunu seçmiş. Dilerseniz belirli bir miktar altını gerçek parayla satın alabiliyorsunuz, dilerseniz de daha cüzi bir rakama aylık ödeme yapıp her gün belirli bir miktar altına kavuşabiliyorsunuz. Altınlar da para sahibi olmanın, yakıt almanın, Black Market’ta güzel ürünlere ulaşmanın en garantili yolu. Yani oyunda bol altınınız varsa birçok şeyi kısa sürede elde edebiliyorsunuz; altınınız yoksa oyunu uzun süreler oynayarak aynı noktaya geliyorsunuz.

    s

    Bir de Modshop olayı var ki bu başlı başına büyük bir saçmalık olmuş. Aracınızın performansını değiştirmek için Garage kısmına uğruyorsunuz, o konu başka. Eğer görsel değişiklikler yapmak isterseniz Modshop hizmet veriyor ve burada ne para, ne de altın geçiyor. Visual Style parası diye ayrı bir para birimi var ve bunu da yine yarışlardan kazanmak mümkün. Lakin bu para o kadar ama o kadar zor kazanılıyor ki… Misal 25 tane yarış yaptınız, toplamda elinize 600 VS parası geçti. Modshop’a bir uğruyorsunuz, 25 farklı renk seçeneği bulunan araba boyalarından sadece tek bir tanesi 5000 VS! Yani alt tarafı aracınızın rengini değiştirecekseniz 100 tane falan yarış yapmanız lazım; olacak iş değil!

    Bu kadar şey anlattım, oynanışa gelemedim. Öncelikle bilmelisiniz ki yarışlar hiç de uzun değil, hatta 30 saniyeden fazla süreni görünce şaşırıyorsunuz. Bu kısa yarışlarda aracınız otomatik olarak hızlanıyor ve size sadece üç hareketin özgürlüğü tanınıyor: Aracı sağa sola yönlendirmek, Drift yapmak ve Nitro kullanmak. Ekranın sağ ve solu görünmez birer kol gibi çalışıyor, Drift için parmağınızı ekranda aşağı kaydırıyor, Nitro içinse aynı şeyi parmağınızı yukarı kaydırarak yapıyorsunuz. Hızlanmanın otomatik ayarlanması sizi doğru yerde Drift yapmaya, doğru zamanda Nitro kullanmaya ve önünüzdeki engellere çarpmamaya itiyor. Ve tahmin edeceksiniz ki buna gerçek bir yarış heyecanı diyemeyiz.

    Bir PS Vita oyunundan bile iyi görünen oyunun Android versiyonu size grafik seçenekleri sunmuyor maalesef; dolayısıyla eğer iyi bir telefona sahip değilseniz bayağı kötü grafiklere mecbur kalabilirsiniz. iOS’ta ise grafik seçenekleri var ve oyunu dilerseniz biraz yavaş fakat iyi grafiklerle oynama şansını yakalayabiliyorsunuz.

    nfsnolimits01

    NFS: No Limits’in bağımlılık yapan bir tarafı olduğu kesin. Araçları geliştirmek, nihayetinde bir Lamborghini’ye kavuşma hayaliyle oyuna devam etmek sizi güdüleyen etkenlerden. Günlük verilen görevleri yapmak ve bunlardan altın ve reputation puanı kazanmak da sizi oyunu oynamaya itiyor. Ne var ki sürekli aynı pistlerde, oynanışı çok da eğlenceli olmayan bir yarış işine girmek sizi ne kadar tatmin eder, emin değilim. Ben 20. reputation seviyesine gelmiş durumdayım ve artık yarışmak pek de çekici gelmiyor bana. Hele ki sürekli benzinim bitip yenilenmesi için beklemek gerektiğini de hesaba katınca iyice oyundan uzaklaşıyorsunuz.

    Oyunu denemesi bedava arkadaşlar; iyi bir cep telefonuna sahipseniz indirip deneyin ama size “mutlaka oynamalısınız!” diyebilmiş olmam için oyunda çok daha özgür kontroller ve daha uzun, eğlenceli yarışlar olmalıydı…

    Tuna Şentuna