Uzun zaman sonra yine bir CRPG ile karşı karşıya kalmaktan dolayı mutluyum.
Bunu oyunun yeni eklentisi için değil, direk kendisi için söylüyorum. Aradan altı ay geçmesine rağmen Pillars of Eternity gibi bir oyunun halen hayatımda olması yüzümde düzenli bir tebessüme yol açıyor. Bildiğiniz üzere Pillars of Eternity, 90’lı yılların efsane oyunları olan Baldur’s Gate, Icewind Dale ve de Planescape Torment isimli oyunların devamı rolünü üstleniyor. RPG’nin RPG olduğu oyun modeli ile özellikle biz eski toprak oyuncuları derinden etkilemeyi başaran Pillars of Eternity, ilk eklentisi olan White March birinci kısım ile karşımıza çıktı…
Yapımcı koltuğunda oturan Josh Sawyer’in verdiği bilgilere bakılırsa White March eklentilerden sadece ilki; yani birinci kısım ama öyle görünüyor ki White March ikinci kısmı da çok geçmeden göreceğiz. Kickstarter ile hayata merhaba diyen bir oyun için kesinlikle harika bir gelişme olduğunun da bu noktada altını çizmek gerekiyor. Pillars of Eternity izometrik kamera açısına sahip bir oyun. Yarattığımız karakter ile başladığımız maceramıza, tıpkı birçok RPG oyunda olduğu gibi farklı karakterler ekleniyor ve toplamda altı kişilik bir ekip kuruyoruz. Oyunun savaş mekanikleri hem gerçek, hem de sıra tabanlı diye açıklayabileceğim bir yapıya sahip. Yani her şey gerçek zamanlı oluyor ama savaşlar esnasında “space” tuşu ile oyunu durdurabiliyor ve her karakterimize farklı komutlar verebiliyoruz ki zaten RPG oyun dediğin böyle olur. Hiç!
Buraya kadar yazdıklarımı zaten çoğunuz biliyordu. Şimdi dilerseniz birazcık daha Pillars of Eternity: White March’a odaklanalım. Yeni eklenti ile birlikte görev menümüzde yeni bir başlık açılıyor: White March. Öyle görünüyor ki Lord’u ve sahibi olduğumuz Caed Nua’ya bir mektup gönderilmiş. Kalemize döndüğümüzde eklentiye başlamak için tek yapmamız gereken Steward ile konuşmak. Akabinde haritamızın Kuzey Doğu yönünde The White March isimli sekmeyi görür hale geliyoruz. Seyahat edeceğimiz yerin adıysa Stalward Köyü. Tamamen buzlarla kaplı olan bu köye girdiğimiz anda Ogre’ler tarafından selamlanıyoruz. Liderlerini öldürene kadar süren bu kapışma sonunda tam anlamıyla yeni eklentimize başlamış oluyoruz.
Yeni muhatabımız Renengild. Kendisi köyün bir anlamda muhtarı. Uzun bir konuşma sonunda tam olarak neye bulaşmaya hazırlandığımızı bizzat kendisinden öğreniyoruz. Köy halkı uzun süredir Durgan’s Battery olarak bilinen yeri arıyormuş fakat bu zamana kadar kimse bulamamış. Durgan’s Barrtery’nin olayıysa, Durgan Steel denen özel bir madeni işleyebilmesi. Stalwart da bizden bu cihaza ulaşmamızı ve yeniden Durgan Steel üretebilmek istediğini söylüyor. Sonra? Sonrasında kendimizi uçsuz bucaksız görevler silsilesi içerisinde buluyoruz.
White March ile birlikte oyuna bolca yeni görev ekleniyor. Bu görevler esnasındaysa iki adet yeni karaktere merhaba diyoruz. Birisi Zahua isimli Monk. Diğeri de bir robotun içerisinde hapsolmuş Devil of Caroc isimli dişi bir seri katil. Ne yazık ki her iki karakterin de eklentiye olan etkisi hesapladığımdan çok daha az. Yenilikler arasında en çok dikkat çeken arttırılan üst level seviyesi ve multi-class opsiyonu. Bir Rogue olarak Barbar yeteneklerine ulaşabilmek gerçekten büyük farklılıklar getirmiş! Yapay zekâ konusunda da yenilemeler yapan Obsidian ekibi, hem düşmanları çok daha akıllı hale getirmiş, hem de fazla micro ile uğraşmak istemeyen oyuncular için kendi başına çok daha doğru kararlar verebilen parti üyeleri yaratmış.
Kısaca Pillars of Eternity: White March oyunu birçok anlamda yenilemeyi başarmış.
Ertuğrul Süngü