Pony Island

    0
    16

    Oyun incelemek iyice zorlaşmaya başladı. Dahilik ve delilik arasında giden bağımsız yapımcılar ve onların ürettiği oyunlar sayesinde hem hangi kategoriye sokacağımı bilemediğim hem de açıklaması çok zor oyunlar çıkıyor.

    Bu serinin bir önceki örneği geçen yılın oyunu olmaya aday Undertale’di. Şimdi de Pony Island ile başıma büyük bir bela almış oldum.

    Öncelikle Pony Island’in ne sevimli midilliler ne de bir ada ile ilgili olmadığını söyleyerek başlayayım. İsminden dolayı mobil platformlarda küçük tatlı midilliler yetiştirdiğiniz bir oyun olduğunu düşüneceğiniz Pony Island’da sevimlilik bulacağınız en son şey olacak. Pony Island tam olarak şununla ilgili: Şeytani bir bilgisayar (Yahut şeytanın ta kendisi.) bizi kendi ürettiği bir oyunun içine esir alıyor ve biz de oyunun içinden kaçmaya çalışıyoruz.

    Evet oyunda bir Pony var ama ortamın sevimliliği tartışılır.
    Evet oyunda bir Pony var ama ortamın sevimliliği tartışılır.

    Bunu gerçekleştirmenin yolu çeşitli garip bulmacaları çözüp bir şekilde oyunu hacklemekten ve daha pek çok acayip şey yapmaktan geçiyor. Yani bizim oyunun bir bug’ı olmamız gerekiyor. Oyunu oynadıkça oyun da bizimle oynamaya başlıyor. Tam bu noktada; yaptığım şey normal mi, oyunda mı bir sıkıntı var yoksa ben mi kafayı yedim onu düşünmeye başladım. Büyük ihtimalle siz de oynadıkça aynı şeyleri kendinize soracaksınız.

    İşte Pony Island böyle bir şey. Bu yazılanların çok bir şey ifade etmediğini biliyorum ama en sade bu şekilde anlatabilirim. Pony Island’ı illa ki bir tür altında tanımlamak gerekirse buna “meta oyun” denebilir. Yani oyunun deneyimi sadece play’e bastıktan sonra değil, siz kurduğunuz ve bir kere açtığınız andan itibaren başlıyor.

    Pony Island - 1

    Oyunun menüleri dahi deneyimin bir parçası. Yeri geldiği zaman oyun sizden kendisini kapatmanızı isteyecek bazen de sizi zorlamak için oyundan çıkaracak. Pony Island’da bu anlattıklarım gibi pek çok şey sıradışı şey var fakat sürprizleri bozmak istemiyorum. Benzer şeyleri Undertale’de görmüştük.

    Pony_Island_Resim_2_Alternatif
    Oyun boyunca aklınızdan en çok geçireceğiniz düşünce “N’oluyor ya?” olacak.

    Oynanış olarak çok benzemese de yaklaşım olarak iki oyunun oldukça benziyor. Pony Island’ı karanlık temaları sebebiyle The Binding of Isaac, ana karakterin oyunu oynayan kişi olması sebebiyle (Veya oyuncuyu içine katmasından dolayı.) Her Story ve az önce benzettiğim sebeplerle Undertale’in bir karışımı olarak tanımlayabiliriz. En azından bu oyunlardan fazlaca ilham aldığı kesin.

    Oyun çok uzun sürmüyor. Bitirmek en fazla bir kaç saatinizi alır. Oyunda neler olup bittiğini tam olarak çözmeniz ve sırlarını anlamanız için ise bir kaç kere oynamanız gerekecek. Steam üzerinden 10 liraya satıldığını düşünürsek kesinlikle kaçırmamanız gereken bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Söyledim.

    Ege Tülek