Calvino Noir

    0
    19

    İlk adam akıllı oynadığınız oyunu hatırlıyor musunuz? Benim düşündüğümde aklıma ilk gelen oyun, benimle aynı nesle mensup olan tüm arkadaşların da hatırlayacağını tahmin ettiğim bir oyun: Tank 90. Bakmayın Tank 90 oynadığıma, yeni milenyuma çoktan girilmiş, piyasayı kasıp kavuran Playstation diye bir cihaz var. Ancak ne bizim evde, ne de mahallede başka birinde olmadığı için bu cihazdan haberdar dahi değiliz. O dönemde, şimdilerde oyunlarla pek bir alakası olmayan babamla oynardık Tank 90’ı. Babam da nasıl hırslıysa –bunu okuyorsan lütfen kızma- bana ilk büyük fırçasını oyun oynarken atmıştır. Ben de suçluyum gerçi, o yıldızları almadan duramıyordum. Tank 90’ın ardındansa Mario geldi. O dönem defalarca kez de bitirmiştim efsane demenin bile az kalacağı oyunu. Platform oyunlarıyla tam anlamıyla tanışmamı da kendisi temsil ediyor sanırım. O gün bugündür, çok severim platform oyunlarını. Bir de günümüz oyuncularına en çok hizmet eden yapımcıların elinden, bağımsız yapımcıların elinden çıktıysa. Yerli yapımı da bir oyun olan Monochroma’yı hala ara ara oynamaya devam ediyorum. Mükemmel tasarımları ve atmosferi ile gerçekten içime işlemiş olan bir yapım. Calvino Noir’a da benzer atmosferi sebebiyle hemen içim ısındı. Peki bu sıcaklığı koruyabildik mi? Buyurun sonraki paragrafa.

    02

    Calvino Noir az önce de bahsettiğim üzere, bağımsız bir ekip olan Calvino Noir Ltd.’nin elinden çıkma bir yapım. 1930’lar Avrupa’sında, işlerini gizlilikle yürüten, bir kiralık katil, hırsızı kontrol ediyoruz. Hikayenin film gibi işlendiği oyunda, Türkçe seçeneği de bulunuyor. Ancak yalnızca metinler Türkçe’ye çevrilmiş. Buna rağmen hikayenin ön planda olduğu bir yapımda metin olarak da olsa Türkçe desteği görmek güzel. Ayrıca, diyaloglar sırasında oyun çeşitli tercihler sunuyor. Sakın beklentinizi Until Dawn seviyelerine çıkartmayın. Yapacağınız tercihler yalnızca az sonra duyacağınız diyaloğu değiştirecek. Yani oyunu tekrar bitirmeye değecek bir durum yok. Calvino Noir’da karakterimizi fare yardımı ile kontrol ediyoruz. Her bölümde görevimiz değişiklik gösteriyor. Kimisinde yalnızca bir yerleri araştırmaya çalışıyoruz. Kimisindeyse bir şeyleri çalmak uğruna oradan oraya koşuşturuyoruz. Bu koşuşturma sırasında bize yardım eden çeşitli yan karakterler de oluyor. Yardımcı olarak tanımladığım karakterlerin kontrolü de bize bırakılmış durumda. Yaptığımız her harekette dikkat etmemiz gereken en temel unsur gizlilik. Olduk olmadık yerde koşuşturmamak, düşmanın gözünün içine feneri tutmamak, mümkünse kolonların arkasına saklanmak. Düşmanların tamamının da programlanmış saatler gibi hareket ettiğini düşününce bu çok da zor olmuyor. Ancak, bazen saklanmak çözüm olamıyor ve girmek istediğimiz odanın kapısındaki korumayı indirmemiz gerekiyor. İşte bu noktada da facialar başlıyor. Bir saniyede silahını çekip bir de kafamıza sıkan çılgın yapay zeka yetmezmiş gibi, bir de bizim oğlan ağır ağır yumruk atacak diye bekliyoruz. Eğer mecbur kalmazsanız sakın düşmanlara bulaşmayın. Epey de uzunca olan bölümleri baştan oynamak gerçekten çok can sıkıcı olabiliyor. Bunun yanında uzun vadede oyun inanılmaz monoton bir hal alabiliyor. Her bölümde hedefler değişse de aynı şeyleri yapıyoruz. Sessiz ol, saklan, düşmanlara gözükmeden ağır ağır yürü. Neyse ki oyunun süresi çok uzun değil de, sonuna kadar dayanabildim –kısa oyun süresini bir artı olarak göreceğimi söyleseler inanmazdım-.

    04

    IOS, PS4 ve PC için piyasada olan Calvino Noir bana sorarsanız yalnızca IOS için almaya değer bir yapım. Diğer platformlardaki fiyat etiketinin ederinin üstünde olduğunu düşünüyorum. Tekrar oynanabilirlik, kontroller ve yapay zeka konusunda da sınıfta kaldığı bir gerçek. Ancak, atmosfer ve hikayesi ile bu eksiklerini bir nebze olsun kapatmayı başaran bir yapım Calvino Noir. Makul fiyatlara yakalayabilirseniz ve türü seviyorsanız bir şans verin derim. PS4 kullanıcılarınaysa tavsiyem: Indie Game delisi Sony yakında kesin PS Plus kullanıcılarına Calvino Noir’ı verecektir. Biraz sabredip bekleyin derim.

    Tolga Yüksel