Perils of Man

    0
    14

    Adventure deyince aklıma çok fazla isim gelmiyor. Bunun sebebi de Adventure tarzının “idare eder” kavramından uzak olmasıdır diye düşünüyorum. Yani sadece iyi bir adventure oyununu sonuna kadar oynayabilirsiniz. Kötü veya vasat bir Adventure oyunu da bir yerden sonra sıkar ve sonu gelmeden biter, tükenir. Monkey Island ve Broken Sword serileri sağlam birer başlıktı mesela. Hani bir Sanitarium, bir Grim Fandango… Bunlardı bu tarza can veren ve bunlardan sonra da Telltale Games’in efsane serileri türe destek oldu ama hepsi bu… Yani şimdiye kadar bunlar dışında Adventure adına sağlam bir başlık olmadı, olamadı desem yeridir.

    Perils of Man, Adventure kulvarına yeni dahil olan adaylardan biri. Atalarının izinden yürümek isteyen bir “Point & Click” tarzı. Hikayesi de şöyle: Ana adlı sevimli kızımız (Ayça’ya da çok mu benziyor ne?) yıllar öncesinde ortalıktan kaybolan babasından -tam da doğum gününde- tuhaf bir hediye alır. Annesi, kocasının öldüğünden emindir ama Ana (Bildiğimiz “Ana” değil bu, kızın adı Ana… Neyse.) ısrarla babasının yaşadığını iddia etmektedir. Aldığı bu tuhaf hediyenin peşinden babasının izini sürmeye başlar. Olayın içerisine bir bilim adamı olan babası Edward’dan ziyade yine bir bilim insanı olan dedesi Thomas da dahil olacaktır ve Ana, kendini tuhaf bir zaman yolculuğunun içinde bulacaktır.

    01

    Şahsen Point & Click tarzını çok severim. Oynadığım oyunun hikayesi, kurgusu ve diyalogları da beni bağladıysa, sonuna kadar peşini bırakmam. Daha en başından söylemem gerekirse, Perils of Man bende bu etkiyi bırakamadı. Ana karakter fena değil, sevimli bir kız ve incelediğim şeylere ilginç yorumlar yapabiliyor. Gel gelelim, az önce özetini geçtiğim o çok da ilgi çekici olmayan hikayenin oyuna dağılımı, daha doğrusu kurgusal tarafı oldukça vasat. Yani hikayenin akışı çoğu zaman kurgusal hatalar nedeniyle yıpranıyor. Çoğu zaman bir sonraki adımda amacınızın ne olduğu kestiremiyorsunuz ve kendinizi ortalıkta rastgele, onu bunu incelerken buluyorsunuz.

    Misal, ilk bölümde dışarı çıkmanız lazım ve Ana’nın pimpirik annesi, dışarıda fırtına olduğu için dışarı çıkmanıza izin vermiyor ve dış kapı anahtarını sizden saklıyor. Tamam, dışarı çıkmak için anneden anahtarı alacağız ama birader, dışarı neden çıkıyoruz? Ne var dışarıda bizi ilgilendiren? Bir zahmet anlatıversene şunu!? İşin ilginç tarafı, ilk yapmanız gereken şeylerden biri, o olayın en sonunda karşınıza çıkabiliyor ve sizi amaçsızca ortalıkta dolandırabiliyor. Yani tamam, bir adventure oyunu zeka çalıştırmalı, bulmacaları normalden ağır olmalı ama olayın en başındaki şeyi de tahmin etmemizi beklemeyin, lütfen. Monkey Island’da tarağın üstüne çaktırmadan bit koyup berber koltuğundaki adamı koltuktan kaldırmaktı bizim eğlendiğimiz bulmacalar. Şimdi bunlarla mı geliyorsunuz bize?

    08

    İşin ilginç tarafı, son dönem Adventure oyunlarında sıkça gördüğümüz, takıldığımız zaman bize kıssadan hisse yardımcı olan ipucu sistemi de vasat. Yardımcı olayım derken olayı daha da karmaşıklaştırıyor. Topladığımız ıvır zıvırları bir arada tutan ve kombine eden olmazsa olmaz bir sistem de kullanılmış ve neyse ki burası başarılı. (Gerçi şimdi çantamda bir merdiven taşıdığımı hatırladım ama neyse. Bi’dakka ya… Ben o merdiveni bir yere kullandım ama hiçbir işe yaramadı!?) Yani neyi neyle kombine edeceğinizi az çok kestirebiliyorsunuz. Ama işte bunları nereye kullanacağınız konusunda öyle bir karmaşa var ki anlatamam.

    Oyunun grafikleri de vasat kalitesinde ama buraya pek giydirmek istemiyorum; çünkü sonuç olarak bağımsız bir yapımcının elinden çıkmış durumda Perils of Man. Hatta oyunun idare eder kıvamındaki hikayesi ve bizzat Ana (Bu ismi kullanmak zorunda mıydınız?), oyunu kurtarmaya yetermiş ama kararsızlık noktalarında ortaya çıkmış olduğu bariz görünen ve kendini çok belli eden o kurgusal hatalar olmamalıydı. Bu durumda Perils of Man, maalesef vasat bir Adventure oyunundan öteye gidemiyor.

    Ertekin Bayındır