The Escapists

    0
    17

    Son zamanların gittikçe gelişen, hatta mükemmeli kovalayan oyun grafiklerini elinin tersiyle itekleyip, piksel oyunlara yönelmek, evet. (Hayır, kesinlikle PC’nin patlamasından korktuğumuz için değil, olur mu öyle şey canım…) Şaka bir yana, aramızda piksel oyunları sevenler olduğu gibi (ki genellikle büyük yaş grubu), önyargı sahibi olan arkadaşlar da yok değil. Aslına bakarsak, bu durum günümüzde normal de sayılabilir. Elbette bu, piksel oyunların başarısız oldukları anlamına gelmiyor. Oyunlarda görsellik üstüne yoğunlaşıldıkça bir şeylerin eksikliğini siz de hissetmişsinizdir belki. Bir oyun gerçekçileştikçe; eğlence, hikaye gibi önemli unsurlarını kaybedebiliyor.

    The-Escapists-01

    Resimlerde gördüğünüz, üstte de mesajını almış olduğunuz gibi The Escapists, piksel grafikli, amacımızın ise hapishaneden kaçmak olduğu bir oyun. (Ve hayır, her üç incelemenin ikisinde olduğu gibi Esaretin Bedeli’nden bahsetmeyeceğim. Siz zaten bu cümlemle davayı anlamışsınızdır. Değil mi?) Oyuna, neredeyse diğer bütün oyunlarda da bulunan “tutorial” yani öğretici oyunla başlıyoruz. Burada kontrolleri ve craft sistemini en basit haliyle öğreniyoruz. Craft sistemi ile birçok farklı eşya ortaya çıkarabiliyoruz; alet edevat, silah, teçhizat, kıyafet gibi.. Bazı istisnalar dışında, oluşturabileceğimiz her eşya için zeka seviyemizi belirli bir yere kadar geliştirmiş olmamız gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, bir mınçıka yapmak için zeka seviyemizin yetmiş olması gerekirken, çoraptan gürz yapmak içinse zeka seviyemizin otuz olması yeterli. Hangi nesneyi hangi nesne ile craft edebileceğimizi, ne kullanarak ne yapacağımızı deneyerek kendimiz keşfediyoruz. Ayrıca diğer mahkumların üzerinden çıkabilen, yahut satın alabildiğimiz craft notları ile bilmediğimiz birleşimleri öğrenebiliyoruz.

    Karakterimizin üç tane geliştirilebilir özelliği var; hız, güç ve az evvel de bahsettiğim gibi zeka. Yoga minderini veya koşu bandını kullanarak hızımızı, ağırlık kaldırarak gücümüzü, kitap okuyarak veya internette araştırma yaparak da zekamızı yüksek değerlere çıkarabiliriz.

    Oyunda herhangi bir senaryo veya hikaye yok. Kolaydan zora doğru sıralanmış hapishanelerden hangisini oynayacağımızı ve karakterimizi seçiyoruz, ardından kaçış planlarına girişiyoruz! Oyuna sabah, hücremizde başlıyoruz. Oyundaki rutin bir günümüz yoklamalarla, yemek vakitleriyle, egzersiz, çalışma ve tabii ki serbest saatler ile geçiyor. (Siz siz olun, yoklamaları kaçırmayın. Ciddiyim. Peşinizden depar koyan gardiyanlar mı dersiniz, tepenize inen mermiler mi..) Söz konusu saatte nerede olmamız gerektiği sarı oklar ile gösteriliyor, eğer geç kalırsak veya başka bir yerde yakalanırsak gardiyanlar tarafından uyarılıyoruz. Yakalanmamaya özen göstermemiz gerekiyor, eğer gardiyanların fazla dikkatini çeker ve sinirlendirirsek, gözlerimizi hapishane revirinde açmamız işten bile değil.

    Hapishanedeki diğer mahkumlarla konuşabiliyor, alışveriş yapabiliyor, eşya verebiliyor ve görev alabiliyoruz. Yerine getirdiğimiz isteklerin karşılığında para kazanıyoruz. Kazandığımız bu parayı, çeşitli taktik ve ipuçları alabildiğimiz ankesörlü telefonda veya diğer mahkumlar ile alışveriş esnasında harcayabiliyoruz. Ayrıca diğer mahkumların hücrelerine girerek, eşyalarını karıştırabiliyoruz. Yakalanmadığımız sürece tabii!

    The-Escapists-03

    Uzunca bir plan yapma, birikim ve hazırlanma sürecinin ardından hayata geçirdiğimiz kaçışlar, bazen en ufak hatamızla mahvolabiliyor. Kapamayı unuttuğumuz bir havalandırma veya açık unuttuğumuz bir kapı, üzerimizde taşımamız yasak olan şeylerle yakalanmamız gibi. E tabii, üzerinde kazma kürekle bahçede dolaşan bir mahkum biraz şüphe çekici olsa gerek! Steam’in söylediğine göre on iki saat oynamış olduğum The Escapists, diyalogları ve konusuyla eğlenceli, kolayca kendinizi kaptırabileceğiniz bir oyun. Şu ana kadar bir hata, “bug” ile karşılaşmamak da gerçekten çok güzel. Zaten hala güncellemeler geliyor oyuna, ne yenilikler olacak, başka neler eklenecek birlikte göreceğiz.

    Ilgın Ersoy