theHunter: Primal

    0
    13

    theHunter’ı oynadınız mı? Herhalde piyasadaki en huzur verici oyunlardan biri çünkü oyunda bir avcı olarak doğaya salınıyor ve geyik falan avlıyorsunuz. Avlarımızın bizi fark etmemesi için doğada sessizce, fark edilmeden yürüdüğümüzden uzun süre çayır – çimen izliyor, kuş ve böcek sesleri duyuyoruz. Bilgisayar başında çıkılan bu doğa yürüyüşü oldukça keyifli olsa da oyunun üzerine oturtulduğu ekonomik model yüzünden oyundan çabucak soğumak mümkün. Ücretsiz olarak indirip oynayabildiğimiz oyun, para harcanmadığı takdirde “doğa yürüyüşü” konseptinin dışına çıkamıyor ne yazık ki.

    02

    Alternatif bir oyun ve alternatif bir ekonomik sistem (Parasını öde ve rahat rahat oyna!) ile oyuncuların karşısına çıkmak isteyen yapımcılar, Mart ayının son gününde theHunter: Primal’ı piyasaya sürdüler ve bizim rolümüz de bir anda değişiverdi. theHunter’da bizden korkan ve kaçan hayvanları avlarken, theHunter: Primal’da avcı olarak maceraya atılıyor ama dinozorlara av olmamak için diken üstünde yürüyoruz.

    Oyun “Primal Eden” adlı bir gezegende geçiyor ve bu gezegende beş farklı dinozor tipi (Quetzalcoatalus, Triceratops, Tyrannosaurs Rex, Utahraptor, Velociraptor) bulunuyor. Amacımızsa bu dinozorları avlamak, puan toplamak, seviye atlamak ve daha iyi ekipmanlara sahip olup iyice profesyonelleşmek. Öte yandan sunucular üzerinden oynanan oyunda diğer oyuncularla bir araya gelmek, çatışmak ya da avcı takımları kurmak da mümkün. Zaten dinozorlara karşı tek başınıza uzun süre yol almanız da zor ve beceri gerektiriyor. (O beceri de bende yok tahmin edeceğiniz üzere…)

    Oyunun başında üstünüzdeki tişört ve pantolon dışında hiçbir şeyiniz olmuyor ama haritada gezerek kasalar bulabiliyorsunuz. Bu kasalardan silah, mühimmat ve sağlık spreyi gibi şeyler çıkıyor. Zaten başta yapmanız gereken de dinozorlarla muhatap olmadan olabildiğince silah ve ekipman toplamak; sonrasında daha rahat hareket edebiliyorsunuz. Neden mi? Çünkü oyuna başlar başlamaz haldır haldır koşup elinizde hiçbir şey yokken yerinizi belli ederseniz, dinozorlarla burun buruna geldiğinizde dua etmekten başka şansınız olmuyor.

    theHunter’da olduğu gibi, bu oyunda da avınızı neresinden vurduğunuz önem arz ediyor. Her dinozorun beyin, akciğer, kalp ve bağırsak gibi bölgelerinin yerlerini öğrenip ona göre ateş etmeye özen gösterebilirsiniz. Tabii ki ilk önce dinozorları bulmanız gerekiyor ve bunun için de “SettlerMate” adlı cihazı kullanıyorsunuz. Duyduğunuz birtakım sesleri analiz edebilen cihaz, yerde bulacağınız ayak izlerine göre de dinozorun tipini ve gittiği yönü öğrenmenizi sağlıyor. Eh, bu bilgiler ışığında avlanmak da yeteneğinize ve sabrınıza kalıyor.

    04

    theHunter’a göre “öde ve oyna” modeliyle kalbimizi kazanan oyun, dinozor çeşidinin az olması ve mevcut dinozorların da yapay zekâ açısından vasatlığı nedeniyle acı verici olabiliyor. Üstelik saklandığımız ağaç kovuklarının dışını görebilmemiz gibi teknik hatalar da oyunun gergin atmosferine darbe vurabiliyor. Yine de arkadaşlarınızla beraber takım olup dinozor avına çıkmak isterseniz, theHunter: Primal’a şans verebilirsiniz.

    Şefik Akkoç