Cep telefonunuzda ne oynuyorsunuz? Mesela Kingdom Rush’a şans verdiniz mi? Evet, ücretli bir oyun ve bir cep telefonu oyununa göre de belki biraz pahalı ama cep telefonumun şarjını bitiren yegane oyundur kendisi herhalde. Tower Defense türünün en güzel örneklerinden biri olarak düşünmüşümdür Kingdom Rush’ı ve o vakitten sonra da tüm Tower Defense oyunlarına daha büyük bir sempatiyle bakar oldum.
GemCraft’ı listede gördüğümde de ilk önce bir bulmaca oyunu sandım, ardından türünde Tower Defense’i görünce balıklama atladım. Sonuçta ne kadar kötü olabilirdi ki? (Tower Defense’in de kötüsü bayağı kötü oluyor bu arada…)
Öncelikle oyunda neler olduğunu anlatacağım, ardından da görsellikle ilgili birkaç sözüm olacak. Hayır, önce görselliğe geliyorum! Bazı oyunlarda (Platform ve Adventure türleri özellikle.) retro, pikselli grafikler güzel bir hava yaratmakta. Geçmişi hatırlayıp mutlu olabiliyoruz. Ne var ki yepyeni, türü de yeni sayılabilecek, retro grafiklerle bir yere varılamayacak bir oyunda böylesi bir görselliğe ne gerek vardı? Ne amaçladı acaba yapımcılar? Belki bir oyun motoruyla 3D grafikler yapmak daha zor gelmiş olabilir ama şu şekliyle benim bu oyuna bakasım bile gelmiyor açıkçası –ki oynanış hiç de fena değil işin kötüsü.
Anlayacağınız kuşbakışı olarak görüntülediğimiz oyundaki görsellik yerlerde. Buna alışmayı başarırsanız şayet, ortada enteresan bir takım özelliklere sahip bir Tower Defense oyununun olduğunu söyleyebiliriz.
Bu oyunu aynı türdeki diğer oyunlardan farklı yapan en büyük özellik, diktiğimiz kulelerin her birinin birer mücevher, kristal, hangisi söylemek isterseniz, bu şekil bir madde olduğu. Zaten oyunun ismi de buradan geliyor. Oyuna başladığımızda A noktasından yaratıklar çıkıyor ve B noktasındaki üssümüze doğru ilerliyor. Bu aradaki yola da ne tipte savunma dikeceğimiz bize bırakılıyor. Oyunun başlarında bu yolda çeşitli kulelerin hali hazırda dikildiğini görüyoruz. Bunlar boşken bir işe yaramıyor ve hemen sahip olduğumuz mana ile bize sunulan kristal tiplerine göre kristal üretmeye başlıyoruz. Bu kristaller renklerine göre farklı işlere yarıyor. Bazıları kritik vuruşlar yapıyor, bazıları düşmanları yavaşlatıyor, bazıları onların yavaşça zehirlenmesine neden oluyor vb. Bir kristal ürettikten sonra da bunu, az önce bahsettiğim kuleye dikiyoruz, ardından da bu kule otomatik olarak yanından geçen düşmanlara ateş ediyor.
Mana’mız arttıkça daha çok kule dikebiliyor ve kristalleri birleştirebiliyoruz. Farklı kombinasyonlar yapmak, bir kristale birçok farklı özellik eklemek bizim elimizde fakat şunu bilin ki bu işlem bir hayli çok mana istiyor. Kristallerin yanında düşmanların ilerlediği yola tuzaklar da kurabiliyoruz. Bir tuzak noktası belirledikten sonra, bunlara da aynı kulelere eklediğimiz gibi kristaller konduruyor ve üzerinden geçen düşmanların farklı tipte hasarlar almasını sağlayabiliyoruz.
Bir bölümü bitirdikten sonra yetenek puanı, Talisman adında eşyalar açabiliyor ve bunlara ilerleyen bölümlerin üstesinden gelmek için gereken güce kavuşuyoruz. Yetenek puanları yetenek ağacında dağıtılıyor ve Talisman’lar da yine bir çarka yerleştirilip bize maçlarda farklı özellikler sağlamak üzere kullanılabiliyor.
Pek de kolay olmayan oyunda dikkatli hareket etmek gerekirken, “Bu kadar kule diktim, artık bir şey olmaz.” deyip de oyunu en hızlı şekle getirip izlemek yapabileceğiniz en büyük yanlışlardan biri olacaktır.
Bu oyunu almalı mısınız sorusunun cevabıysa bana göre hayır zira ortalık bin farklı bağımsız oyunla dolu ve Tower Defense oyunlarının daha iyileri de piyasada. Puanı çok düşük vermemiş olsam da bu oyun almaya değmez…
Tuna Şentuna